YÜCE CEDİM
BÖLÜM BİR
Bir gariplik çöküyor üstüme zaman zaman, Ecdadımı andıkça coşuyor damarda kan. Gece gündüz bu hasret bırakmaz beni bana, Seslenir Altaylar’dan gönül telime Turan. Beş bin yıl ötelerden gelir ceddimin sesi, Destanlarımla coştu ruy-i zemin,asuman. Güneşin battığı yer hedefiydi Türkülüğün, Balamir beylerine öyle eylerdi ferman. Derdi ya demesine vakit erkendi demek, Güneş battı,ay doğdu,döndü,dolandı devran. Kaderin cilvesi bu,binyetmişbir olanda, Malazgirt’de düşleri gerçek etti Alparslan BÖLÜM İKİ Yesevi huylu Pirler lisan-ı hâl verdiler, İslâm’ın nur havzından iksir-i bal verdiler. Günaydın zamanların bengisu muştusundan, Anadolu’ya huzur ve istiklal verdiler. Bürünürken bir yeni çehreye Diyar-ı Rum, Mevlana,Hacı Bektaş kök saldı,dal verdiler. Yunus,Hoca Nasreddin hikmetten tebessüme, Mana iklimlerinden himmet-i el verdiler Bir nur halesi gibi bu yurdu baştan başa, Gülistan eylediler,taşlara dil verdiler. Mavera semasından aldılar da ilhamı, Hoşgörü vadisinden derleyip gül verdiler. Kervansaray,hanlarla donatırlarken mülkü, Zulme savaş açtılar,barışa bel verdiler. Beka Allah’a mahsus bir gün yetişti zeval Yürü Osmanlı deyu çekilip yol verdiler. BÖLÜM ÜÇ Dedem Korkut eyitti, Sırlı bir kelam etti. “Ahir zaman gelende Hanlık Kayı’ya değe.” Ol dahi işarettir, Osman Gâzi Han Beğe . Devralınca sancağı Oğuz’un Kayı Boyu, Emanete aşk ile gönülden inandılar. Zalimin hasmıydılar,mazlumun halaskarı Adaletle,sevgiyle,hilm ile davrandılar. Nizam-ı alem idi en yüce gayeleri, Bende-i Kur’an’dılar,mücessem imandılar. Peygamber muştusundan alıp da hızlarını, O kutlu dava için tutuştular,yandılar Bin dört yüz elli üçün altı nisan sabahı, Konstantin surlarına mehterle dayandılar. Yirmi dokuz mayıs’ta köhne surlar aşıldı O salı şafağında zafere uyandılar Sürerken atlarını Avrupa içlerinde, Fatih’ti,Süleyman’dı,Yavuz’du,Sinan’dılar. Kasırga gibi eser,rahmet olur inerdi, Sulhta şefkat sağanağı,savaşta tufandılar. Üç kıta,yedi deniz baş eğdi güçlerine, Şu yaşlı tarih şahit sahib-i zamandılar. İla-ı Din-ü devlet,Kelimetullah için, Zaferlere yürüyen mutlak kahramandılar. Vardıkları her yere adalet götürdüler, Hoşgörüyle davranıp kalpleri kazandılar. Allah adına idi işleri,niyetleri, Kavimler arasında dirliği kurandılar. Fitnenin ve fesadın önünü kesmek için, Zalime,zulme karşı yiğitçe durandılar. Rüzgardan atlarıyla Kosova’dan Budin’e, Mohaç’tan Niğbolu’ya,.Vistül’e varandılar. Avrupa karanlığın zifrinde boğulurken, Dünyayı aydınlatan nurlu kehkeşandılar. Toprağa kubbe kubbe,kalplere nakış nakış, Gül medeniyetinin mührünü vurandılar. Hasretini çekiyor tüm insanlık O’nların, Uhrevi bir imbikten süzülmüş insandılar. BÖLÜM DÖRT Bu vatan, o erlerin mukaddes mirasıdır, Yeryüzüne vurulmuş ebedi tuğrasıdır. Bizde ırk,soy farkı yok, inanmış bir milletiz, İnsanlık potasında sınanmış bir milletiz Anadolu’m,vatanım anam kadar mukaddes İhanete, bölmeye kise etmesin heves. Ovasında bereket,yaylasında hayat var, O’nun akşamlarında başka bir kainat var. Dağlarında bağrını yele verip serinle, Asırlık çınarlardan geçmiş şanları dinle. Duy vatan sevgisini içinde damla damla, Maziyi hatırlayıp ufukları selamla. Vistül kıyılarından su içti atlarımız, Din-ü devlet uğruna şehit oldu yarımız, Ve serhat boylarında yarımız gâzi bizim, Tarihi taçlandıran o şanlı mâzi bizim. İstiklal savaşında bir yeni destan yazdık, Yurduma göz dikene yurdumda mezar kazdık. Öyle bir milletiz ki, semalarda başımız, İzmir efemiz oldu, Erzurum dadaşımız. Şehitlik son rütbemiz, Allah’adır yolumuz, Ebet müddet vatandır bize Anadolu’muz. İbrahim Sağır |