1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
44
Okunma
Hiçbir şey istemiyordum bu hayattan.
Bir zamanlar oyalanacak bir uğraş,
çözülecek bir problem alırdı vaktimi.
Şimdilerdeyse elimin tersiyle itiyorum
bir şeyleri anlamanın o eski heyecanını.
Ben, tasarlanan yerde hiç olmadım.
Beni ne kerhanede görürdünüz
ne de bir arabada, gizli saklı heveslerle.
(Takım elbiseleri,
kıçı incitmeyen koltukları
hiç sevemedim)
Gittiğim yerler kafamın içindeydi;
ve ben çoğunlukla
buğulu bir kadehin içinde bulurdum kendimi.
Bu sarhoşun aklını kimse çelemezdi:
ne afet-i devran bir kadın,
ne şan, ne şöhret.
Bilirdim;
beni içine çekemezdi mutluluk ya da huzur.
Mutlu olduğunu sanan kafasızlar arasında
mutluluğun bir arayış olduğunu,
hiçbir zaman bulunamayacağını öğrendim.
Ve varsa bile,
istemezdim mutluluğu.
İstemez miydim bende
Sabah altıda kalkıp
Sürtüne sürtüne
ya da birilerinin sana sürte sürte
o metrondan bu metroya koşarak işe
yetişmeyi
Günü ezbere bildiğin şeyleri tekrar ederek geçirmeyi
sonra yorgun argın sızmayı
İstemez miydim?
İstemezdim.
En fazla ayağım üşüyünce çorap giyerim.
İçim üşüyünce
bir, iki, üç...
beş on şişe şarap içerim.
Beni teselli eden bu iki şey dışında
pek bir şey yoktur hayatımda.
Ha, unuttum:
Bazen iyi bir müzik
birkaç gün idare eder beni.
Ben ve yalnızlığım.
Ne o beni sever,
ne ben onu.
Ama biliriz ki
birbirimizden ayrılırsak
birimizden biri
mutlaka ölür.
5.0
100% (2)