0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
16
Okunma
“Gel ki İçimdeki Yangın Sönsün”
Bu gece de sensizliğin eşiğinde üşüdüm güzelim,
Kapı kapı dolaştı yokluğun,
Her adımında biraz daha eksildi ömrüm.
Ne yana dönsem sen…
Ne yana baksam bir yarım bırakılmışlık.
Ben seni sevmekten hiç,
Hiç dönmedim ki geri.
Duyuyor musun?
Sesim, gecenin duvarlarına çarpa çarpa sana varmaya çalışıyor.
Kalbim, içimde saklı bir şehir gibi
Her kapısına adını yazmış;
Ben o şehrin en ıssız sokağında
Seni bekliyorum yıllardır.
Ne desem, nasıl anlatsam bilmem ki…
Sensizlik var ya sevgilim,
İnan sevdanın ağırlığı değil yıkan beni;
Senin yokluğunun kör bıçağıdır
Yüreğimin en derin yerini kanatan.
Bir gidişin vardı…
Kapanmadı izi, sızısı, sessizliği.
Sitem eder miyim sana?
Ederim elbet…
Ama içimdeki sevda, dilimdeki sözden hep büyük geldi bana.
Konuşmak istedim;
Gözlerim doldu.
Susmak istedim;
Yüreğim.
Bak güzelim…
Gecenin en koyu saatinde bile
Saniyesi sana, dakikası sensizliğe düşen bir adamın
Halini anlatıyorum şimdi sana.
Aklım sana tutkun,
Kalbim sana mecbur,
Ömrüm sana yazgılı.
Bir bilsen…
Ne zaman adını ansam,
Harflerinin her biri bir nabız gibi vuruyor içimde.
Seninle başlayan bu yangını
Ben sensiz nasıl söndüreyim?
Dumanı her nefesimde,
Külünü her sabahımda taşıyorum.
Gel…
Gel ki ömrümün eksik kalan yarısı yerine otursun.
Gel ki bu talan olmuş yüreğin
Yeniden yeşersin, yeniden soluk alsın.
Ben seni,
Bir şairin kaleminden düşen bir cümle gibi değil;
Bütün ömrün altına imza attığı
Son, en güzel mısra gibi sevdim.
Ve bil ki güzelim,
Sen dönmedikçe
Kapanmıyor içimdeki defter.
Her sayfası sana açık,
Her satırı sana yanık,
Her kelimesi seni geri çağırıyor.
Gel…
Çünkü ben seni unutmak için değil,
Adını her nefeste yeniden yazmak için seviyorum.