1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
50
Okunma
Önce hüzne çarpmalı kalbin, paramparça olmalı,
Dağılmalı ki her bir parçası ayrı bir acıyı tanısın.
Dizlerin bağı çözülüp toprağa eğilmeli,
Ki aşk geldiğinde onu göklerde arama, içinde bulasın.
Sadece gülüşlerde ararsan sevdayı,
Mevsimlik bir çiçek gibi solar gidersin.
Gözünün pınarı kurumuşsa, kederi tatmadıysan,
Gönül çölünde bir vaha nasıl yeşerir bilmezsin.
Hüzün, aşkın o meçhul ve derin kuyusudur,
İnmedikçe dibine, içemezsin o duru suyu.
Ağlamayı bilmeyen gözlerinin feri eksiktir,
Öğrenemezsin karanlıkta parlayan o eşsiz duyguyu.
Geceler boyu tavanla dertleşmediysen eğer,
Yalnızlığın soğuk nefesi enseni yakmadıysa,
Bir ismin ağırlığı altında ezilmediysen,
Aşk sana uğrasa da, ruhuna hiç dokunmadıysa;
Bil ki eksik kalmıştır sendeki o büyük mana,
Zira gümüş bir tepside sunulmaz gerçek vuslat.
Aşk, bir yangın sonrası kalan o küldür biraz da,
Hüzünle yoğrulmayan her kelime, sadece birer hattat.
Leyla’yı çöllere düşüren sadece bir yüz müydü?
Yoksa içindeki o dinmek bilmeyen sızı mı?
Mecnun’u Mecnun eden, kavuşmanın hayali değil,
Ayrılığın kalbine bıraktığı o derin hüzün kazı mı?
Hasretin kucağında uyumayı öğreneceksin önce,
Yutkunurken boğazına dizilen o yumruyu seveceksin.
Hüznü bir dost gibi sofrana buyur etmezsen,
Aşkın kapısında her daim bir yabancı gibi beklersin.
Çünkü aşk, neşeyle değil, acıyla mühürlenir,
Hüzünle yıkanan ruhlar, ancak aşkla temizlenir.
Biri topraktır, diğeri o topraktan fışkıran filiz;
Biri sessizliktir, diğeri o sessizlikten doğan tek iz.
Yorulmadan, kırılmadan, dökülmeden sevemezsin,
Yarasız bir göğüsle aşkın meydanına giremezsin.
Hüznü bilmeyen, aşkı sadece bir masal sanır,
Oysa aşk, hüzne sarılıp uyuyan bir hakikattir.
5.0
100% (1)