0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
18
Okunma
En büyük yük evlat hasreti…
Dur, hiçbir cümlesi yoktur anlatmaya.
Kelimeler orada susar, dil orada yarım kalır.
Evlat acısı hiçbir acıya benzemez.
Ne zamanla hafifler, ne alışılır, ne de geçer.
Sadece onunla yaşamayı öğrenirsin;
nefes alırken canın yanar, gülmeye çalışırken içinden bir parça eksik kalır.
Her gün aynı yükle uyanırsın,
aynı boşlukla yürürsün hayatta.
Kimse görmez ama sen her adımda onu taşırsın;
adı hasret, ağırlığı ömürlük…
Geceleri daha ağırdır bu yük,
sessizlik büyür, kalp konuşur.
Herkes uyur, sen uyanık kalırsın;
bir ses duyar gibi olur, dönüp bakarsın… yoktur.
Fotoğraflar cesaret ister,
bakmak ayrı acı, bakmamak ayrı yara.
“Zaman geçiyor” derler,
oysa zaman sadece sensizliğe alışmayı öğretir.
İnsan güçlü sanılır,
ama bu güç bir direniş değil, mecburiyettir.
Düşmemek için ayakta durursun,
yıkılmamak için içinden yıkılırsın.
Evlat acısı öğretmez sabrı,
sadece sabrın ne kadar çaresiz olduğunu gösterir.
Ve sen, her yeni günde,
aynı acıyla yeniden yaşamayı öğrenirsin…
Sabahlar gelir, güneş doğar,
dünya yerli yerinde durur da
senin içindeki saat hep aynı yerde takılı kalır:
gittiğin günün tam vaktinde.
Herkes “alışılır” sanır,
oysa alışılan acı değil, yokluğunla nefes alabilmektir.
Kalbinin bir odası hep kilitlidir,
anahtarı yok, kapısı hiç açılmaz.
Kalabalıkların içinde yalnız kalırsın,
en çok da “nasılsın?” sorusunda yorulursun.
İyiyim demek yalandır,
anlatmak ise herkesin harcı değildir.
Evlat hasreti susarak büyür,
içine çöker, sesini kısar ama ağırlığını artırır.
Ve sen, her gün biraz daha eksilerek,
hayatta kalmayı değil,
yokluğunla yaşamayı sürdürürsün.
Sonunda şunu anlarsın:
Bu acının bir sonu yoktur.
Geçmez, bitmez, iyileşmez.
Evlat hasreti bir yara değildir ki kabuk bağlasın,
o, kalbin atışına karışan sessiz bir sızıdır.
Sen yaşamaya devam etmezsin aslında,
sadece nefes alırsın… çünkü almak zorundasındır.
Ve herkes yoluna bakarken,
sen içinden bir evladı eksik tamamlanırsın.
Bu yük ne taşınır ne bırakılır;
ömür boyu kalpte sessizce taşınır.
Ve işte en acı yer burası…
Kimseye anlatamadığın, kimsenin tam anlayamadığı yer.
Bir gün alışırsın sanırlar,
oysa sen her sabah evladını yeniden kaybedersin.
Mezar sadece toprakta değildir,
annenin kalbinde her gün biraz daha derinleşir.
Gülüşün eksik, sesin yarımdır,
adını anmasan da yokluğu hep oradadır.
Sen yaşadığını sanırsın,
ama aslında evladının olmadığı bir hayata katlanırsın.
Bu acı bağırmaz,
sessizce öldürür insanı.
Ve bir anne,
ömür boyu evladının ardından
yaşamak zorunda bırakılır…