2
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
78
Okunma
Bana kalan bu... Kalanlar. Bir isim koymaya bile utandığım, döküntü yığınından ibaret bu enkaz. Bilirsin, teselli aradım hep; aradığım tek teselli, bir zamanlar sana inandığım o yalanların sönük ışığı oldu. Çünkü o ışık, gerçeklerin karanlığından daha az yakıyordu.
Ve gerçekler... Ah, o gerçekler o kadar acı, o kadar keskin ki, inan bana, canımı almaya gelen o Cellat bile işini yarım bırakıp, merhametine sığınarak yanımdan uzaklaştı. Ölümü bile utandıran bir durum bu.
Artık gelme. Ne sesinle, ne gölgenle, ne de ’pişmanlık’ denen o ucuz maskeyle yaklaşma. Ne olur gelme. Çünkü ben artık yandım, bittim, küle döndüm. Ve bu yara... Bu yara artık dikiş tutmaz. Öyle derin, öyle köklü ki, cerrahi bir müdahale bile kifayetsiz kalır.
Madem ki hayatına yeni bir sahne kurdun, yeni bir oyun başlattın; benden kalanları, o yeni rol arkadaşına anlatıp geç. Anlat ki, o da bilsin bu hikayenin sonunu. Nasıl bir yıkıma yelken açtığını görsün.
Biz bu yola çıkarken, tüm evreni karşımıza almıştık. Şimdi ise aramızda koskoca bir sessizlik var. Sen unuttun. Ben de unuttum sayılır. Geriye sadece bu soru kaldı:
Kim kime ne etti? Kim, kimi, nasıl ve neden bu sona mahkûm etti? Ve en önemlisi: Bu feryat, hangi duvarda yankılanacak?
(KOR)
5.0
100% (2)