1
Yorum
4
Beğeni
4,0
Puan
52
Okunma
Bugün yorgunum
bunu kimseye anlatacak kadar hevesli değilim
kelimeler bile pijamalarını giymiş
çıkmak istemiyorlar cümleye
İçimde uzun zamandır
aynı sandalye gıcırdıyor
oturup duruyorum hayata
ne kalkabiliyorum
ne rahat ediyorum
Bir bıkkınlık var
adı konmamış
ama her şeyi biliyor
çaydanlığın altını kapatmayı unutuyor
duvar saatine küs
aynaya hiç bakmıyor
Eskiden umut diye sakladığım şey
bir çekmecede buruştu
mandalina kabuğu gibi kurudu
kokusu kaldı
kendisi yok
İnsan en çok
kendine geç kalınca yoruluyor
bunu öğrendim
defalarca
her seferinde sınavdan kalır gibi
Kalbim
bir devlet dairesi artık
sırası gelen içeri giriyor
derdini anlatıyor
ama kimse çözümle çıkmıyor
Bıkkınım
evet
ama acıklı değil
daha çok
üst üste asılmış ıslak çamaşırlar gibi
ağır
ve kurumaya niyeti yok
Yine de
akşam oluyor
bir yerlerden
inatla kararan bir gökyüzü sarkıyor
insan bazen
sadece buna bakarak
yaşamayı erteliyor
Ben de öyle yapıyorum
yarına
çok da iddialı olmayan
küçük bir suskunluk bırakıyorum
belki işe yarar
belki yaramaz
zaten bıkkınlığın planı olmaz
Bugün içimde
adı konmamış bir eşyayım
ne atılabiliyorum
ne işe yarıyorum
evin ortasında kalmış bir fazlalık gibi
Hayat benden
sürekli bir şey istiyor
ses istiyor
heves istiyor
“iyi misin”e inandırıcı bir cevap istiyor
oysa bende sadece
sessizce kapanan kapı sesleri var
Bir yorgunluk bu
uykuyla geçmeyen
hatırladıkça ağırlaşan
bir çantayı yıllardır
aynı omuzda taşımak gibi
Eskiden kendime
küçük mucizeler ayırırdım
bir sokak
bir şarkı
bir akşamüstü
şimdi hepsi
başkasının anısı gibi duruyor
dokunamıyorum
İçimde bir adam var
her şeye geç kalmış
ama hâlâ özür dilemeyi biliyor
kendinden bile
özür diliyor bazen
yaşayamadığı günler için
Bıkkınlık dediğin
yüksek sesli gelmiyor
daha çok
boğazda kalan bir kelime gibi
söylesen olmayacak
yutsan canını acıtacak
Aynaya bakıyorum
beni tanımayan bir yüz
bana bakmıyormuş gibi yapıyor
ikimiz de
görmezden gelmenin
daha az yorduğunu biliyoruz
Yine de gün bitiyor
ışıklar kapanıyor
hayat usulca
üstümü örtüyor
ne sevgi bu
ne merhamet
sadece alışkanlık
Ben de
yarını düşünmüyorum
bugünü fazla uzatmıyorum
insan bazen
devam etmiyor
sadece bırakmıyor
Bu da bir direnç sayılır
kimseye söylemesem de
içimde bir yerde
sessizce ayakta duran
inatçı bir yorgunluk var
O inatçı yorgunluk
gece olunca büyüyor
ışığı kapatınca ortaya çıkan
isimsiz bir akraba gibi
hep burada
gitmiyor
Artık umut kelimesini
yüksek sesle söylemiyorum
duyarsa gelir diye korkuyorum
çünkü gelen her şey
bir şey ister
ben eksik kalmayı bile
zor taşıyorum
İçimdeki çocuk
çoktan işi gücü bıraktı
bir sandalyeye oturup
duvarı seyrediyor
oyuncak değil bu
bu bir bekleme
kimse gelmeyecek
ama kalkmak da yasak
Kalbim
bir arıza kaydı gibi
sürekli açık
ama kimse müdahale etmiyor
“alışın” diyorlar
“zamanla geçer”
zaman dediğin
benim her gün biraz daha
üstümden geçip gidiyor
Karanlıkla aram iyi artık
beni yormuyor
en azından
benden neşeli olmamı istemiyor
bir köşeye çekilip
aynı şeyi düşünmemize izin veriyor
hiçbir şey
Aşk
eski bir suç dosyası
adım geçiyor
ama delil yok
inkâr edemiyorum
aklayamıyorum da
ortada asılı kalmış bir ceza gibi
yaşıyorum
Bazen diyorum ki
insan bu kadar yoruluyorsa
doğru yaşamıyor olmalı
sonra susuyorum
çünkü doğru diye bir şey varsa
beni hiç tanımadı
Gece
her şeyi eşitliyor
çirkinliği
kırgınlığı
yorgunluğu
ben de kararıyorum
itiraz etmiyorum
ışıkta direnmiştim
olmadı
Şimdi sadece
nefes alıyorum
yaşamak demiyorum buna
daha çok
çökmüş bir binada
sabahı beklemek gibi
çıkmak yok
ama tamamen göçmek de
henüz yok
Eğer yarın olursa
benden fazla bir şey beklemesin
biraz daha eksilmiş
biraz daha ağır
ama hâlâ düşmemiş
bir adam bulacak
Bu da yeter
bazen
düşmemek
yaşamak yerine geçer
Gece artık
sadece karanlık değil
ağrılı
kaslarımda dolaşan
yerini şaşırmış bir sızı var
hangi tarafım ben
hangisi yorgunluk
ayırt edemiyorum
Yatağın içinde
vücudumla anlaşamıyoruz
her dönme
yeni bir itiraz
omuzlarım kırık bir cümle gibi
belim
uzun süredir söylenmeyen bir hakikat
İlaçlar
yardım etmiyor
sadece başka bir şeye çeviriyor beni
midemde
adını bilmediğim bir deniz
bulantı
kıyıya vuran eski geceler gibi
Uyku
kapının önünde bekliyor
içeri girmiyor
ben de açmıyorum
ikimiz de
bu halimizle karşılaşmak istemiyoruz
Sabaha kadar
içimde biri
“nasılsın” diye soruyor durmadan
cevap vermiyorum
çünkü her cevap
yeni bir açıklama ister
bende açıklayacak hâl yok
Onun yerine
içimde biriken şiirleri
dikişsiz kusuyorum
düzensiz
acı
tamamlanmamış
kimse okumak istemesin diye
karanlığa atıyorum
Şiir dediğin
bazen yazılmaz
tutulamaz
sadece çıkar
bedenden
bir refleks gibi
bir savunma
Sabah yaklaştıkça
ağrı biraz yer değiştiriyor
gitmiyor
sadece başka bir köşeme oturuyor
beni izliyor
ben de onu
Gün doğarsa
normalmişim gibi yapacağım
insanlar seviyor bunu
oysa geceden kalan
bu yorgun beden
bir daha toplanmayacak gibi
Ama bak
hâlâ buradayım
kusmuğumla
ağrımla
yarım kalmış şiirlerimle
yaşıyor sayılmam
ama düşmedim
Bu da gecenin bana verdiği
tek sağlam şey
daha fazlasını
istemiyorum
5.0
50% (1)
3.0
50% (1)