0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
66
Okunma

HİÇ ÖNEMLİ DEĞİL
Karanlıklar dar geliyorsa geceye,
şafak vakti utancından yerin yedi kat dibine girsin zaten.
Ben susmuşum diye “aferin” mi diyeceksiniz?
Yok, hayır…
Hiç önemli değil.
Türkiye’de saha o kadar küçültülmüş ki artık,
topa vuran da, kaleye geçen de, direği çakan da aynı kişiler.
Şut çekiliyor; sesi duyuluyor, top dönüyor,
doksandan giriyor ama fileler yok ki sevinsin kimse.
Çünkü fileyi çoktan söküp evde halı yapmışlar,
Hakem desen, düdüğü kendi cebinde çalıyor;
faulü veren de o, sarı kartı yiyen de o.
Ofsayt çizgisi çekilmiş kalemle, silgiyle oynuyorlar çizgiyi.
Top çizgiyi geçmiş mi, geçmemiş mi?
Geçse ne, geçmese ne…
Hiç önemli değil.
Penaltı noktası yıllardır aynı yerde,
ama topu koyanla vuran aynı kişi olunca, kaleci niye zıplasın ki?
Zıplasa da nafile; topu tutsa suç, tutmasa suç.
Tutmasa daha iyi aslında,
en azından “eliyle oynamadı” derler,
biraz vicdan rahatlatır.
Maç bitti mi?
Hayır, uzatmalar 35 senedir devam ediyor.
Skor tabelası yok, çünkü saymayı unuttular çoktan.
Kazanan yok,
kaybeden çok…
Ama yine de alkışlıyorlar tribünler, elleri patlayıncaya kadar.
Çünkü alkışlayanlar da,sahadakiler de,direkleri çakanlar da,aynı kişiler.
Hiç önemli değil.
(Gündüz Yavuz. Sesim kısık, ama içimden bağırıyorum hâlâ.)
5.0
100% (1)