0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
50
Okunma
İki Komşu ve Kirazların Sırrı
Vaktiyle yan yana iki komşu yaşardı: Cengiz ve Behçet.
Bir gün, bahçelerine aynı anda kiraz fidanı diktiler. Aynı günde toprağa koydular, aynı suyla suladılar. Zamanla fidanlar büyüyüp ince dallarını göğe uzattılar.
Her ne kadar görünüşte dost olsalar da, içten içe birbirlerini kıskanıyorlardı. Bunu ikisi de biliyor, ama hiç dile getirmiyorlardı.
Bir akşam, Cengiz penceresinden dışarı bakarken, komşusunu gördü. Behçet, kiraz ağacının altında oturmuş, kendi kendine mırıldanıyordu. Derken birden kahkaha attı. Bu kahkaha Cengiz’in yüreğine dokundu.
“Bu saatte neye gülüyor acaba? Yoksa beni kızdırmak için mi?” diye geçirdi içinden. Hiddetle pencereyi kapattı, yatağına uzandı ama gözlerine uyku girmedi.
Sabahı zor etti. Gün doğduğunda, Behçet’in evden çıkışını duydu. Sessizce duvardan atlayıp komşusunun bahçesine girdi. Gördüğü manzara karşısında donakaldı: Behçet’in kiraz ağacı dallarından taşacak kadar meyveyle doluydu. Kirazlar kırmızıdan çok, ateş gibi parlıyordu.
Kendi bahçesine dönüp baktığında ise ağacında tek bir kiraz yoktu. Ne bir tomurcuk, ne bir yaprakta iz… sadece kupkuru dallar.
O gece uykusu iyice kaçtı. İçini kemiren sorularla sabahladı. Nihayet göz kapaklarına yenildi ve uykuya daldı.
Rüyasında, karanlık gökten sürüler halinde kuşlar iniyordu. Hepsi onun kiraz ağacına konuyor, yaprakları hışırdata hışırdata dallardaki kirazları yutuyordu. Cengiz çaresizce bakarken, birden komşusu Behçet belirdi. Elinde torbalar dolusu yem vardı. Kuşların önüne saçıyor, onları kendi bahçesine çekiyordu. Fakat kuşlar, bir tuhaf şekilde, hep Cengiz’in ağacına gidiyordu.
Cengiz, rüyasında fısıltılar duydu:
“Her tohum aynı toprağa düşse de, her ağaç aynı meyveyi vermez. Bazısı kıskançlıkla kurur, bazısı sabırla coşar…”
Ter içinde uyandı. Rüya mıydı, gerçek miydi, anlayamadı. Ama o günden sonra içindeki öfkeyi toprağa gömüp, kendi ağacına yeniden sevgiyle bakmayı öğrendi.
Çünkü anladı ki, bazen kirazların sırrı dallarda değil, insanın yüreğinde gizlidir.
✒: Mahsum Durmuş