0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
38
Okunma
Altın ışıkların dudakları
toprağa değdiğinde
Nihal’in gözüne düşer umut
bir damla sessizlik gibi.
Karanlık henüz dağılmamışken
içimdeki gölgeyle konuşurum
her adımda eriyen zamanın
sessiz melodisinde.
Nihal, bir sır gibi açar
gözlerimdeki yıldız kapılarını
ve ben, kendi karanlığımda
yeniden doğan bir güneş gibi
titreyerek fark ederim
varlığın en derin sırrını:
her kayıp, her hüzün
bir ışık çağrısıdır
ve sen, Nihal, o çağrının en saf yankısı.
Gökyüzü henüz uyurken
ben seni ararım
her rüzgârda, her düşte
ve güneş yavaşça yükselirken
kalbim öğrenir yeniden:
hayat, içsel bir aydınlanmadır
ve sen, Nihal, o aydınlanmanın şarkısı.