0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
46
Okunma
Gözümün içindeki o derin kıvılcım
Senin ışığının bir yankısıydı,
Karanlık sanırdı kalbim kendini,
Meğer senden düşen bir parıltıyı saklarmış.
Aşkın çerağı, gecemi gündüze çevirirken
Kendi gölgemi bile tanıyamadım,
Nurun beni içimden delip geçince
Ben, kendime meçhul kaldım.
Her ışık bir çağrıydı sana,
Her karanlık bir adım daha yakına,
Aynımda beliren o ince ışık
Senin nefesinin bir akışıydı.
Kalbime düşen bir damla huzur
Bin çerağ yaktı içimde,
Karanlığın içinde parlayan o sır
Senin cemaline açılan bir pencereydi.
Gözlerimi kapadığımda bile
Işığın içimde yürümeye devam etti,
Ben sükûta varırken
Aşkın çerağı kelimelerimi bile aydınlattı.
Her adımımda bir sır çözüldü,
Her sızımda bir perde kalktı,
Aynımın derinliğinde gördüğüm şey
Ben değil, senden bir işaretti.
Işıkta eriyen benliğim
Suyun ateşe dokunuşu gibi titredi,
Aşkın çerağında duran o ince alev
Ne yakar ne söner, sadece çağırır beni.
Ey ayn-ı aşk!
Senin karşında durmak bile bir nimetti,
Çünkü yüzümde gördüğüm her ışık
Senden bana yansıyan bir hatıraydı.
Çerağımın dili yoktu ama
Bana senden bahseden bir sesti o,
Bu ışık beni yakmadı;
Karanlığımı söküp aldı sessizce.
Aynım sende berraklaştıkça
Kendimi değil, seni görmeyi öğrendim
Ve anladım ki aşkın çerağı
Yanan bir alev değil;
Sönmeyen bir sırrın ışımasıdır.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ
(17 Kasım 2025)