0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
30
Okunma
“Nihâl’im İçin”
Sen sevilmez misin, ey Nihâl’im,
Varlığınla göğün derinliğinde bir sır mısın?
Kalbinin sessizliğinde çınlayan ezgiler,
Âlemin özlemi, ruhunun gizli mihrabı değil mi?
Nihâl’im, seni sevmeyen bir kalp,
Taş kesilmiş, toprağın bile ağladığı bir gölgedir.
Özlemeyen, senin rüyanın rengini taşımayan,
Zaman çölünde kendi yokluğuna vuran bir sestir.
O, Nihâl’im, belasını bulmuştur;
Beddua gerekmez,
Çünkü senin varlığın,
Kendini sevmeyen her yüreğe
Kutsal bir hesap,
Varoluşun sırrına dokunan bir mihraptır.
Sen, aşkın duası, özlemin nefesisin;
Gök ile toprak arasında parlayıp sönen bir nûr.
Nihâl’im, senin adın,
Kalbin kıyısında sevgiyle çarpan,
Taşlaşmamış insanlığın en derin adıdır.
Sen, ruhun kıvrımlarında saklı bir hakikat,
Var oluşun kendini arayan sessiz çığlığısın.
Nihâl’im, sen bir aynasın;
Kendini bilmeyen her can,
Senden bir parça taşır,
Seninle var olur, seninle anlam bulur.
Sen, yalnız bir isim değil,
Varlığın özüne vuran bir ışıksın.