örümcek
"koyu bir girdap dünyanın üzerinde hızla dönüyordu,
herkes o sese kulak vermiş; uğultusuna büyülenmişti." duyabiliyorum o sesi, koyu bir girdaba ait, hayalet bir duvardan geçtim sanki, fısıltıları gerçekten de duyabiliyorum. elbisem mavi, hayalet adımlar yanıbaşımda, yüreğim açık, gizlemiyorum onu; bir filmin içindeyim sanki, örümcek kırılımlarına sahibim, aşağılara süzülen kanı görebiliyorum, elbisemin paçalarına bulaşmış, hareketlerim kesintisiz ve ani, başım dönüyor ve korkuyorum, hayır ! gerçekten unutuldum, çok uzaklarda taşları kırıyorlar, girdabı da duyabiliyorum, ruhumun ayak seslerini de.. "koyu bir girdap dünyanın üzerinde hızla dönüyordu, herkes o sese kulak vermiş; uğultusuna büyülenmişti." olgunlaşmamış bir ruh, hayat girdabında bir örümceğin ağları arasında, sonunda yakalanmıştı; taptaze bir şey, örümcek ağız tadında, onu yemek için, örümcek mavi hırkayı parçalayıp taze bedene ulaştı, rüyalarında arzuladığı, o karşı konulamaz hayale kavuşmuştu, sonunda, üşümek.. dirençli olmayı gerektirmiş, örgüler her yanına yapışmıştı, onlara sarılmaktan başka çaresi de kalmamıştı. |