8
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
130
Okunma

Saatin İçindeki Fısıltı
Bir öykü
Evdeki eski duvar saati, yıllardır aynı duvarda asılıydı. Ahmet, çocukluğundan beri o saatin tik taklarını dinleyerek büyümüştü. Ama bir süredir, o ses başka bir şeye dönüşmüştü. Sanki saat, zaman değil de bir hikâye anlatıyordu.
Bir akşam, yağmurun cama vurduğu sessiz bir anda, Ahmet saate yaklaştı. Camı buğuluydu. Parmak ucuyla silerken, çocukluğundan kalma bir görüntü belirdi: annesi, soba başında örgü örüyor, babası eski bir radyo tamir ediyor, kendisi ise köşede bir deftere bir şeyler karalıyor.
O an fark etti: bu saat, zamanı değil, hatıraları taşıyordu. Her tik tak, bir gülüşün yankısıydı. Her dönüm, bir mektubun açılmamış cümlesi. Saatin içindeki fısıltı, geçmişin unutulmuş sesiydi.
Ahmet, çekmecesinden eski bir mektup çıkardı. Sararmış kâğıdın kenarında annesinin el yazısı vardı: “Bazı şeyler geçmez, sadece hatırlanmayı bekler.”
O gece, saat durmadı. Ama Ahmet, zamanın içinde bir anlığına durdu. Çünkü bazı anlar, geçmez. Bazı sesler, sadece kalple duyulur.
Bir saat var duvarda,
Tik tak değil, eski bir hikâye anlatır.
Zaman geçmez, döner durur,
Camında buğulu bir çocukluk saklıdır.
Bir ses var, duyulmaz çoğu zaman,
Kâğıt gibi ince, rüzgâr gibi kırılgan.
Belki bir annenin ninnisi,
Belki bir mektubun açılmamış cümlesi.
Unutulmuş sesler dolanır odada,
Bir çekmecede saklı kalmış gülüş gibi.
Zaman geçtikçe değil,
Hatırladıkça yaşar bazı şeyler.
Ve saat, hâlâ anlatır,
Tik tak değil, bir fısıltı:
“Unutan sensin belki,
Ama unutulan hep bekler.”
SEVGİ ŞAİRİ
5.0
100% (13)