0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
102
Okunma
Mangal’da meşe odunu kömürde sığırcıklar kızardı,
Dumanı hafifçe havayı sardı,
Nikos’a bahçede davetini sundu,
Bardağında kekik suyu serin serin,
Ve rüzgar dalları okşarken
Kekik kokusu bahçeden etrafa yayıldı.
Keliternos fırından bazlamaları çıkardı,
Altı kızarmış, üstü yumuşacık,
Mutfağın sıcak buharı bahçeye karıştı.
Mevsim salatası hazırladı,
Zeytinyağı bol, domatesler güneş gibi,
Salatalıklar sabah çiğliğiyle çıtır çıtır.
Tontonitos patileriyle etrafı kolaçan etti,
“Bize de düşer mi acaba?”
Küçük burnunu havaya kaldırıp kokladı,
Ve minik mırıldanması bahçeyi doldurdu.
Terinos çatalla kızaranlardan Nikos’a uzattı.
Bir lokma, iki lokma…
“Afiyet olsun bana da, hayat da bu,”
Dedi kendi kendine,
Ve gülümserken öndeki iki dişi parladı.
Nikos anlattı eski günleri,
“Datça’da sığırcık her zaman böyle kızarmazdı,” dedi,
Terinos başını salladı:
“Önemli olan lezzet değil, keyif dostum, keyif…
Ve biraz da yağmur sonrası toprağın kokusu,”
Dedi, gözü bahçenin köşesindeki sardunyada takılı kaldı.
Keliternos masanın etrafında gezindi,
Bazlamaları servis etti,
Salatanın zeytinyağını kontrol etti,
Ve akşamsefasının yanına semaverde çaylar geldi,
Dumanı hafifçe bahçeyi sardı,
Tontonitos merakla yaklaştı,
Terinos bir fincan aldı,
“Bir yudum huzur, bir yudum avarelik…”
Dedi kendi kendine.
Güneş denizin ardında İslamköy adasının altına saklandı,
Malgal’da kızaran sığırcıklar afiyetle yenildi,
Tontonitos mırıldandı,
Terinos derin bir nefes aldı,
“İşte huzur, işte hayat,” dedi,
Başını bahçe demirine yasladı.
Pikapta Müzeyyen Senar Goca Dağ’dan bahsediyordu.
"Dayler dayler viran dayler."
Ve dünya yavaşladı, Datça gülümsüyordu.
Terinos kendi kendine fısıldadı:
“Avare olmak bu işte…
Hiçbir şeyi umursamamak,
Ama işte bu küçük lezzetlerde,
Her şeyi bulmak…”