1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
20
Okunma
Bu ilahide kulun kendi varlığından sıyrılıp Allah’ın varlığına yönelmesi anlatılır. Dünya, gözün önünden çekilen bir perde gibidir; zaman ve mekân insana bir sır fısıldar. Her şeyin asıl sahibinin O olduğu, bütün seslerin ve bütün susuşların tek bir çağrıya yöneldiği hatırlatılır.
Denizler, yıldızlar, geceler ve taşlar… Hepsi birer işarettir. İnsanın dışındaki varlıklar, insanın unuttuğu hakikati hatırlatır. “Seni” diye seslenen her mısra, kulun iç âleminde duyduğu ezelî sese karşılık verir.
Fenâ, varlığın gölgelerini siler; bekâ ise Hakk’ın varlığında bir huzur hâlidir. Kul artık kendi sesini değil, kalbine işleyen ilahî nefesi duyar. Bu çağrı ne bir kelimedir ne bir cümle; o, sessizliğin içinde “Hu” diye yankılanan sonsuz bir hatırlayıştır.
İlahi, okuyana şunu söyler:
Gerçek yol, kulun kendisini bırakıp Hakk’a yönelmesidir; çünkü çağıran da O’dur, çağrılan da O.
Aşkın oldu varlığım,
Tükendi tüm kendiliğim.
Dünya düştü ardına,
Her şey çağırır Seni.
Bir “Hu” dedi gönüller,
Bu yol güder bedeni
Fenâ söndürür varı,
Bekâ bildirir Seni.
Gün batsa gök kararır,
Gece çağırır Seni.
Yıldızlara sordular,
Onlar hep görür Seni.
Deryalar dalga olmuş,
Kıyı çağırır Seni.
Taşlara vurur zaman,
Her iz gösterir Seni.
Bir nefeslik aralık,
Kalpler çağırır Seni.
Sessizlikte duyulur,
Rahmet söyler ismini.
5.0
100% (1)