öylesine...’keşkeler’ ne kadar sığarsa yaşanmışlığa işte o kadar sıraladım hepsini; merdivenli sokağın sonunda buldum seni ıhlamur kokulu sokakların kaldırım taşlarında dolaştı içimdeki çocuk en kanamalı halimde yara bereme bakmadı gülüşlerim bilirim; en az bu kent kadar yorgun ve yaralı kadınlığım ve denizde tuz buz duran güneşten daha parçalanmış kalbimi kimse duymaz bu silik ışıklar saklar yüzümde onca izi ah! diyorum keşke, keşke; yüzündeki gülüşü aşırsaydı haylaz çocukluğum saçlarım saklayabilseydi nefesini çay sıcağında düşseydi ellerim ellerine İstanbul’ u ikiye ayıran sen miydin bunca zaman? bir yanı sen bu kentin bir yanı ben adın; a ş k ellerin ellerime dokunmadan sesin şiirde mühür sesin gecemde huzur |
Gece, dersin ve birden bir yıldız peydahlanır aramızda:
Tanrının sanatı.
Tanrının sanatı o...
Diyorum yıllardır dimi nereye gidiyorsam gelin sormayın adını diye... sormayın adını diye içinde mutlaka huzuru mutluğu olan bir gece vakti... :)
öpüldünüz ikinizde.
susku tarafından 11/18/2008 1:27:57 AM zamanında düzenlenmiştir.