0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
71
Okunma
Sessizliğin sesini duydum bu gece,
Sokak lambaları göz kırpmıyor artık,
Rüzgâr bile yorulmuş penceremde,
Ve ben, karanlığın içinde kendimi buldum.
Bir ses vardı eskiden içimde,
Şimdi yankısı bile hatıra değil.
Belki sustu, belki ben susturdum,
Çünkü bazı sessizlikler dua gibi kalır.
Gecenin kalbi ağır atıyor,
Gökyüzü nefes almıyor sanki.
Bir damla düşüyor, düşmekten utanarak,
Ve o damlada bütün yüzüm dağılıyor.
Bir zamanlar ışığı severdim,
Şimdi ışıktan saklanıyorum.
Çünkü ışık, yüzümü değil,
Kırılmış yerlerimi gösteriyor bana.
Aynalar sırtını döneli çok oldu,
Yüzüm değil, içim yaşlandı.
Kimliğim karanlığa karıştı,
Artık ben bile beni tanımıyorum.
Korkularım sessiz bir nehir gibi,
Akıyor içimde hiç durmadan.
Beni alıp götürsün istiyorum bazen,
Ama nehir bile yönünü unutmuş gibi.
Bir şehir geçiyor gözlerimden,
Pencereleri karanlık, duvarları suskun.
Her evde bir ben var
Ve her ben biraz daha eksik.
Bedenim hâlâ burada belki,
Ama ruhum çoktan göçtü gecelere.
Bir iz bıraktı ardında,
Islak bir sessizlik gibi.
Bazen biri dokunur rüyama,
Bir çocuk sesi, bir eski koku,
Ama sabah olduğunda anlarım,
Hiçbiri gerçekten kalmamış bende.
Kelimelerim paramparça,
Hepsinin ortasında ben
Yazdığım her dize bir yara
Ve her yara biraz daha ben olur.
Bir mum yaktım içimde usulca,
Korktum alevinden, sevdim dumanını.
Çünkü karanlıkta ışık,
Bir sızı gibi hatırlatır beni kendime.
Karanlığın içinde yürürken,
Bir adım bile atmıyorum aslında.
Zaman ilerliyor, ben değil,
Çünkü bazen yaşamak, sadece durmaktır.
Ve şimdi anlıyorum,
Karanlık beni öldürmedi hiç,
Sadece sustu içimdeki gürültü
Ve ben ilk defa sessizliğime alıştım.
Karanlığın içinde ben,
Bir boşluğun kalbinde uyuyorum.
Beni uyandırmasın kimse,
Çünkü uyanmak, yeniden düşmek olurdu.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ
(6 Ekim 2025)