4
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
353
Okunma
Leşiyle gitti leşiyle gelen her giden
İçin hiçle çiftleşmesinden doğan piç düşüncelerle
geçiyordu yaşam
Kızgın bir ışığın boynuzlarında heba oluyordu
iki kişilik serinlik hayalleri
Sığ düşünceler, korkaklık, ihanet...
Ölüyordu her şey ölüyordu
En güzel hangisi ölüyordu
Ölüyordu her şey sadece ölüyordu
Ve yüzünü değiştiğinde kukla soytarı
şehrin rahmine sapladığında kılıcını
leşiyle gitti leşiyle gelen her giden
Bir şehri öldürdü günahla dolu
Paramparçaydı ne varsa
Mutluluk paramparça
Umut paramparça
Ağlamak parça parça
Beklediler leşiyle giden leşiyle gelen her gidenler
Gecede taş devler gözlerini birden kapadı
Yürüdüler katledilmiş yıldız çığlıklarına basa basa
Yürüdüler masumiyetin kızlığını bir kez daha parçalarken aç köpekler
Betona mahkum çiçeklerin solgun elleri vardı demir parmaklıklarda
Yürüdüler
Kirli rüzgâr bir ağıt gibi ha bire suratlarına çarpıyordu gerçeğin hayaletlerini
Hâlâ tanrının adını kullanıyordu sahte peygamberler
üstlerinde buram buram kan kokusu, dışkı kokusu
Gördüler köşe başında gizli pazarlıkta ölen bin bir çocukluğu daha
Yürüdüler
Kapkara bir nehir akıyordu şehrin tam ortasından
Etrafı çakallar, sırtlanlar, leş yiyiciler
Hepsi aynı iblisin tohumu
Çığlık çığlığa bir kanamaya uyanmıştı kukla soytarı
Ağır ağır kırdı gözlerinin parmaklıklarını
Göğün çiçeğini kapkara açışına attı yedi kat örtüsünü
Ağır ağır kurtuldu ruhunun prangasından
Ve oraya yürüdü
Sert bir rüzgâr esti tüm ucubelerin üstüne
Kaçışanların hastalıklı kafalarını yutuyordu
toprağın bacak arasından dökülen ateşten böcekler
Ortasındaydı kukla soytarı
çürümüşlüğün tam ortasında
Oraya dikti gözlerini ve oraya yürüdü
Ölüm beşiklerinden yükseliyordu üç günlük yerküre feryatları
Adım başı darağaçlarında sallanıyordu masumiyeti satılmışlar
boyunlarında kör yalanlarla
Dile gelmişti tüm dilsizler korku zincirlerini sallıyorlardı tanrılarına
kurtuluş için son ayinde
Oysa kurtarıcı çoktan uçuruma bırakmıştı kendini
Ve silaha selam durduğunda son çiçek
çığlık çılığaydı ne varsa çığlık çılığa
Deniz çığlık çılığa doğurdu son güneşi
Güneş çığlık çılığa bakışları soğuk, kızgın ve ölüyordu
Ve yürüdü kukla soytarı
içinde cevapsız rüzgârın
Bebekler bahçelere ekilen ölüm ağaçlarını beslemeye yetmiyordu artık
Kadınlar köpek başlı veletler doğurdu
Erkekler donmuş kalplerini mezar başlarına bıraktı
Ve hâlâ yürüyordu kukla soytarı
Ve rüzgâr hâlâ cevapsızdı
İblisler bile bakmıyordu
paramparça aşklardan sızan leş ruhların suratına
İçte büyütülen hiçbir masal hiç kimseyi uyutmaya yetmiyordu
Ne fahişeyi ne bacak arasındaki parayı
Ve yürüyordu kukla soytarı
Yürüdü kukla soytarı
Durdu kukla soytarı aynaya baktı
Ve çığlık çılığaydı kukla soytarı
"Karanlık!"
Kafasına sıktı
Yürümeye devam etti
leşiyle giden leşiyle gelen her gidenler
Avuçlarında olmayışın aslında hiç var olamayışın
dayanılmaz bunaltısıyla
Yürüdüler
Ve son bir yaprak son suda boğdu kendini
*İki kişilik serinlik, Paul Celan şiirinde geçiyor.