0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
124
Okunma

Sen gittin…
Gözümden düşen bir yıldız gibi,
Karanlık bir boşlukta savruldum,
Ne bir ses kaldı ardında
Ne de dönüp bakan bir hatıra…
Bir yudum sevda içmiştim gözlerinden
Zehir gibi indi içime...
Yalnızlıkla parçaladım geceleri,
Sana yazdığım duaları yakarak,
Adını sustum, dilimi kanatarak…
Ben seni en çok giderken sevdim,
Çünkü kal dememi beklemeden gittin.
Gölgeni bile çok gördün bana,
Oysa ben gölgende bile yaşamaya razıydım...
Alıştım deme,
Ben sadece içime gömmeyi öğrendim çığlıklarımı,
Saklamayı öğrendim gözyaşlarımı,
Adını anmadan seni ağlamayı...
Kimse bilmez gecenin neyi susturduğunu,
Ya da neden ellerim titrer bir boşlukta...
Sen gittin,
Ben yokluğunu koynumda taşımayı öğrendim,
Her sabah sensiz uyanmayı…
Ve bir daha kimseye sarılmamayı…
Bir fotoğraf gibi kaldın hafızamda,
Soğuk, donuk ve suskun...
Ne geçmiş affetti seni
Ne de kalbim unutabildi...
Ama ben...
Yavaş yavaş içimde kaybolmayı öğrendim...
Artık ne seni çağıran bir ses var içimde,
Ne de umutla çarpan bir kalp…
Ben sevilmeden sevmenin,
Beklenmeden beklemenin
Ve dönmeyeceğini bile bile sabahı beklemenin adını
Aşk sandım…
Şimdi susuyorum.
Çünkü sustukça sen oluyorum.
Ve her sessizlikte
Biraz daha kendimden geçiyorum...
---
İmza:
Sonsuz suskunluğun ortasında,
Bir çift gözde kalıp
Hiç sevilmemiş gibi seven bir yüreğin en sessiz çığlığı…
5.0
100% (1)