1
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
150
Okunma

Ama bir gün —
tozlu yolların altından
bir kıvılcım fışkıracak;
ve o kıvılcım,
göğe adını kazıyan bir yangına dönüşecek.
Küllerinden korkmayan
bir halkız biz.
Bize mezar kazdıklarında
biz oraya kök saldık,
bize sus dediklerinde
biz suskunluğumuzu
yeni bir dilin harfine dönüştürdük.
Yıkılan her evin duvarında
bir çocuk çizdi direnişi —
kırık bir tebeşirle,
elleri kir içinde ama gözleri ışık dolu.
Biz yemin etmedik,
çünkü yaşamak başlı başına bir yemindi.
Her geceyi sabaha taşıyan
o inatçı bakıştık biz;
ölümle burun buruna gelen
ama yine de
gözlerini kaçırmayan bakış.
Bizi unuttular sananlara
taşın sessizliğinde cevap verdik.
Toprağa gömdüler —
biz dağ olduk.
Dilimizi zincire vurdular —
biz türkü olduk,
fısıltıyla dahi geçtik birbirimize.
Çünkü umut —
yalnızca bekleyenlerin değil,
yürüyenlerin,
yıkıntıların içinden
yeniden doğanların hakkıdır.
Ve biz,
yeniden doğduk her seferinde.
Bir ağacın kabuğuna çizilmiş iz gibi
tarih bizimle akıyor şimdi.
Sadece yaşamadık,
direndik.
Sadece direnmedik,
yeniden kurduk içimizdeki evi.
Bizi göremeyenler,
göğe baksınlar.
Orada hâlâ dumanı tüten bir dağ var:
adını söyleyemediğimiz ama
her sabah andığımız o halkın
kalbinde yanan dağ…
Ve bir gün —
o dağın içinden doğacak ses
bütün unutanları uyandıracak.
5.0
100% (5)