0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
150
Okunma
Bugün Terinos,
Annesinin mezarına önce bir çiçek koydu,
Sessizce eğildi toprağa:
“Senin bakışların gibiydi o sabahlar,” dedi.
Sonra babasına mırıldandı,
Uzun uzun baktı isme,
Aralarındaki sessizlik yıllardır oradaydı,
Ve bir tek kelime etti:
“Oldu mu şimdi?”
Cici babaannesinin taşını öptü usulca,
O eski muhallebiciye gittikleri günler geldi aklına,
Şemsi Yastıman’dan aldığı gitar,
İstanbul’dan aldığı sarı kösele, çakı gibi ayakkabılar,
Bayramlarda, üçgen mendilin içindeki demir iki buçuk lira,
Gözlerinin önünden film şeridi gibi geçti.
Anılar çocuklaştı,
Köşe kapmaca oynadı kafasında.
En son Nikos’un annesine uğradı,
Kimseye demedi ama
Onu görünce birden sustu.
Bir taşın önünde değil de
Bir kıyı kahvesinde oturur gibiydi sanki.
“Sen de mi gittin?” dedi içinden,
“Gidenler çok oldu be ana,
Ama sen ayrıydın…
Nikos’un babasının bir tanesi.”
Tontonitos biraz hırladı,
Terinos cebinden bir bisküvi çıkardı,
Paylaştılar suskunluğu.
Öğlen namazını mezarlık camiinde kıldı,
Farzdan sonra teşrik tekbirleri okundu,
Sonra dört rekâtlık özel namaza durdu.
İkindi de evde olurum, dedi.
Dönüş yolunda Terinos,
Ne konuştu ne de iç geçirdi.
Sadece yürüdü.
Sadece hatırladı.