Tuhaf bakıyorum yüzüne…Kanatlanmış bir ıslaklık saklı yüzünde vakur bir çizgi yarım yamalak tüm bakışlar korkular öyle çok ki anlatılmaz… Kaç çizgi, kaç lal geceler —adı şafak —adı çocuk dünyanın. Zikirselliklerle adına mayın döşüyorum adın değip geçiyor tenime ne vakit raks etsem seyyah olur adım, ne vakit düş kondursam yüzüne, çuha çiçek açar namaz vaktinde. Edebi bir tür doğuruyor yangınlar, zaman neşeli zaman yorgun. Sistematik bir dille yastık altı duyguların ifadesini irdeliyor fasıllar. Sonluklardayım… —sana gebeyim ey düş! Yangının maviliğiyle, adının rengiyle sevişiyorum; sonra ses geçiriyor gökyüzü, eylülden sonra kasımı arıyor bakışları… Vurdumduymaz bir bahar annemin ilk yazdan kalma elleri, sana yüz sürüyorum o ellerle. Bak, hayali hala bende saklı çuhanın çuha, soğan kokardı… Pejmürde ilkyaz gerçekliği donuk bir dünya —adı da benim aksanı da. Mevlana’nın son hüznüyüm. Eteği de benim ilahisi de… Ekim 2008 Muğla |