7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1982
Okunma
Kanatlanmış bir ıslaklık saklı yüzünde
vakur bir çizgi
yarım yamalak tüm bakışlar
korkular öyle çok ki anlatılmaz…
Kaç çizgi, kaç lal geceler
—adı şafak
—adı çocuk dünyanın.
Zikirselliklerle adına mayın döşüyorum
adın değip geçiyor tenime
ne vakit raks etsem seyyah olur adım,
ne vakit düş kondursam yüzüne, çuha çiçek açar namaz vaktinde.
Edebi bir tür doğuruyor yangınlar,
zaman neşeli
zaman yorgun.
Sistematik bir dille yastık altı duyguların ifadesini
irdeliyor fasıllar.
Sonluklardayım…
—sana gebeyim ey düş!
Yangının maviliğiyle, adının rengiyle sevişiyorum; sonra
ses geçiriyor gökyüzü, eylülden sonra kasımı arıyor bakışları…
Vurdumduymaz bir bahar
annemin ilk yazdan kalma elleri,
sana yüz sürüyorum o ellerle.
Bak, hayali hala bende saklı çuhanın
çuha, soğan kokardı…
Pejmürde ilkyaz gerçekliği
donuk bir dünya
—adı da benim aksanı da.
Mevlana’nın son hüznüyüm.
Eteği de benim ilahisi de…
Ekim 2008
Muğla