0
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
185
Okunma
Saatler boşuna mı doğdu merhamete
Güller zar tutuyor bu bahar
Ahraz bir sonsuzluğun yokluğunda
Sana tutkun bir elma gibi
Kuşanmış bir yaprağı tuzakta düşleyerek
Aşk sezgin bir sessizlikte vurdumduymaz ışığıyla
Genzi yanık bir şarabı
Yamalı bir hasret duasıyla
Vakur bir ar ile yakıt yakıyor
Huzurunda rüzgarlı bir ateş bağrında
Çökük bir selam ile
Karanlıklarsa sokak düşünde eğilmiş
Bir busedir uçuruma bulutlarda
Güneşi adımlıyor gökyüzünde
Uyuyan renginde Tanrı
Bürüyen sılada öksüz
Gıpta edilmiş bir mavi sırlanı
Saatler şehirlere benziyordu çünkü
Kağıtlardan gemiler ısıtırdı çocukların kalbini bu harebelerde
Şuuru kananı kim oyalarsa
Dünyası derini kim kovalarsa
Kimsesizliğin yalnızlığını yokluğunda arar olurdu
Verem edilmiş can kırıklarıyla
Satırlarsa heyûla
Ölümü de an
Garip atlıyı serzenişte
Gaip kalırken suskunlukta
Feri sönmüşken gözyaşlarıyla
Serpilmiş ateş böceğiyim
Nura ve bir balçık kana işlenmiş
Aya nasırlarla hırçın bırakır
Güneşi özlemlerde
Aynadaki silûeti vardır sukutunda her sururun...
Gezgin imgeler...