0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
52
Okunma
Bizim mahallenin en yaşlı insanıydı
Rasim Amca,
Beyaz sakallı, ak saçlı yiğit mi yiğitti.
Yüzlerinde yılların bıraktığı derin izler,
Yüreğinde anlatmakla bitmeyecek
Uzun mu uzun hikayeler vardı.
Bakışlarında sanki büyük bir enkaz saklıydı.
Geçmişinden hiç bahsetmek istemezdi.
Her sabah erkenden kalkar, bir süre kaybolurdu,
Nereye gittiğini kimse bilmezdi,
Kimseye de söylemezdi.
Gel zaman git zaman,
Güzel bir pazar sabahı, şık bir elbise giymiş,
Süslenmiş bir vaziyette çıktı evden.
Bu kez nereye gidiyor, öğrenecektim.
Uzunca bir yol yürüyerek mezarlığa geldi,
Rasim Amca.
Çeşmeden biraz su alarak,
İki mezarın yanı başına oturdu.
Orda yatanlar, yıllar önce trafik kazasında
Hayatını kaybeden oğlu ve karısıydı.
Ve o gün, oğlunun doğum günüydü.
Koca yürekli Rasim Amca,
Tıpkı bir çocuk gibi nasılda küçülmüştü.
Onların ölümünden kendini sorumlu tutuyor,
Kendini hiç affetmeyeceğini haykırıyordu.
Ne kadarda ağır bir yük taşıyordu bedeni.
İşte, bu yüzden o günden sonra anladım ki,
Kimin ne yaşadığını yüzünden değil,
Yüreğinde ne yaşattıklarını bilirsen,
Anlarsın ancak.
Erkan ŞEREMET