5
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
203
Okunma
-------
Düşlerimin tutukluluğu,
yanan bir harfin gövdesi kadar yıkıcıdır.
Hep yasadışıydı bu sevda,
göğsümden geçerken sloganlar,
senin gözlerinde eylem yapan çocuklardım,
sözlerini kar maskesiyle saklardın.
Hangi hücrede buldum seni?
Karanlığın nabzında, yalnızlığın hücresinde,
bir el gibi sarktın üzerime.
Dışarısı hep baskın, içimizde bir isyan,
ben senin afişine asılmış,
hayal kırıklığıydım.
Manifestomda yerin vardı,
dudaklarının köşe yazısında,
başlığı aşk olan bir başkaldırıyla,
sana dair her şeyi
yasaklı kitap gibi okurdum,
sayfa sayfa, suç sayfa.
Yıpranmış bildiriler gibiydi umut,
kenarı yanık, içi umut dolu.
Sokaklarda boyun eğmeyen sevdalar,
duvarlara yaslanmış cümleler,
hâlâ beklerdi seni,
bir gün döneriz diye,
kaburgamın ortası,
eylem sonrası sessizlik.
Ellerimde molotof gibi bir şiir,
dizelerinde sen,
devletin resmi suskunluğuna
başkaldıran
bir çığlıktın,
yağmurda ıslanmış,
ama hâlâ yanmayan.
Fotoğraflar saçıldı sonra,
geçmişin sarı kalabalığına.
Hiç çekilmemiş bir pozda
biz vardık.
Yüzümüzün yarısı umut,
yarısı siperlik.
Pencereler mühürlüydü yine,
içeride senin sesin,
dışarıda yürüyen yalnızlık.
Bir gün daha devrime kaldı,
bir gün daha hasrete,
bir gün daha… seni sevdiğim suçtan yargılandım.
Dedim ki:
Bir kez daha bak bana,
belki kıyamet buradan doğar,
belki bu şehir susar,
ama biz
bir öpücükle dağılırız
bütün ordulara.
Ve baktın,
o bakışta ihanet yoktu,
gözlerin serbest bırakılmış gibiydi.
Dizlerimdeki yasak bölgeye konmuş bir kuş,
ve ben sustum,
çünkü en devrimci suskunluk,
seninle konuşmamaktır bazen.
...
Ve sevgili,
bizde aşk, gizli örgüt değildir artık,
bir bayrak gibi dalgalanır,
ihanetsiz,
yorgun ama teslim olmamış bir öyküdür.
Peri Feride ÖZBİLGE
13.04.2025