42
Yorum
78
Beğeni
0,0
Puan
1105
Okunma
........
İçimde bir yokuş, çocukluğumdan kalma
Topuğu aşınmış bir özlemle çıkıyorum
Her adımda senin adını
taşlara kazıyorum usulca
Bakma, kimse duymuyor sesimi
Ama gökyüzü eğiliyor kulağıma
Bir fotoğraf düşüyor zihnime
Ters çevrilmiş bir akşamdan
Kirli sulara karışmış yıldızlar gibi
Seninle sustuğum her şey
şimdi içimde yankılanıyor
Yüzünü göremediğim günleri,
bir çamaşır ipine dizdim
Kuruduğunda da buruşuktu yokluğun
Ve sen hep o buruşuklukla
içime asılı kaldın
Dizlerimde yara, ellerimde dua izi
Dualarımın ucuna tutturduğum
kanatlı bir “belki” ile geldim
Belki...
Bir sabah senli uyanırım diye
Zamanı kandırarak yaşıyorum
Toprağa gömdüğüm o çocuk
gözleriyle hâlâ seni arıyor
Üşüyen her taşın altında
adını fısıldayan bir iç çekişim var
Kimi zaman yağmurla karışıyor
kimi zaman
göğsümdeki kuşun çırpınışıyla
İçimizdeki dökmeye geldim
Korkma, döktüğüm senin kırıkların değil
Benim tamamlayamadığım yanlarım
Senin “gelmediklerinle”
büyüttüğüm yokluklar
Sahi, bir serçe kanadıydı umut
Hatırladın mı?
Kırıldıydı bir gün
ama yine de gökyüzüne bakmayı bırakmadı
İşte ben de öyleyim
Uçamıyorum ama hâlâ göğe bakıyorum
Ve sen,
bir taşın sessizliğinde uyuyorsun belki
Ben, o taşı avuçlayıp
kalbime koyuyorum her gece
Yanar mı taş?
Senin yokluğunla yandığı kadar yanmaz hiçbir şey
Bir yalnızlığın eşiğinde
üşümüş bir kandil gibi titriyor kalbim
Her gece,
içine dua saklayan bir ninenin sesiyle
fısıldıyorum seni yıldızlara:
“Vardın ya... yettim mi sana?”
Biliyor musun,
zaman susmayı öğretirken
yokluk konuşmayı öğrendi içimde
Artık her susuşumda
bir şehir çöküyor sesime
Ve her şehirde
senin adınla anılan bir boşluk var
Gözlerimi kapadığımda
bir bahçe geliyor aklıma
Ortası susmuş bir salıncak
Kenarında oturuyorsun
Elin dizimde değil
ama gölgen hâlâ alnımda serin
Çocuklar büyüyor artık
şefkat görmeden
sevgiye dokunmadan
Bir mendil gibi buruşturuluyor masumiyetleri
Çocuk çocukluğu öldürüyor
Sokak, artık oyun değil
kayıp ilanı…
Ve kadınlar…
sanki sessizce kanayan ülkeler gibi
Bir gece vakti düşüyorlar sokağa
hiç dönmemek üzere
Etekleriyle değil,
çığlıklarıyla örtülüyor utançlarımız
Birbirimize değil,
bir tabuta sarılıyoruz çoğu zaman
Hayvanlar,
gözlerinin içine bakınca
insana ait tüm merhameti sorguluyor artık
Küçük bir canı
taşa vuran ellerle
aynı şiiri okuyabilir miyiz?
Ve işte geldim sana
taşın altındaki yazgımla
bir cümle gibi düştüm önüne
Ne tam bir şiirim
ne de eksik
Ben, içimizde birikenlerin sesiyim
Boğazında düğüm
Yüreğinde iz
Bir de dudağında adım kalırsa eğer
Ben hâlâ buradayım,
suskunluğun gölgesinde yaşayan o “biz” gibi...
Peri Feride ÖZBİLGE
14.04.2025
🪷☘️
Saygıdeğer Seçki Kurulu’na,
Yüreğime düşen kelimeleri satırlara taşırken, onların bir gün “günün şiiri” olarak seçileceğini hayal etmiştim ama bu kadar derinden sevinç duyacağımı tahmin etmemiştim.
Kalemime değer katan bu kıymetli seçiminiz için müteşekkirim. Şiire, söze, duyguya saygınızla; seçkinliğinizle ve incelikli bakışınızla, sadece bir şiiri değil, bir şairin yüreğini de onurlandırdınız.
Ne mutlu bana ki, kalemim sizin gibi bilge, saygın ve sanatın kıymetini bilen zarif yüreklerce görülüp takdir edildi.
Saygı ve sevgiyle eğiliyorum kaleminize, bakışınıza…
Peri..
🪷☘️