Elleriyle çalışan adam amele, elleriyle birlikte zihnini de çalıştıran adam usta, fakat elleri zihni ve kalbi ile çalışan sanatkardır. -- goethe
haklı~
haklı~

istanbulu gezdim bir uzun yoklukta.

Yorum

istanbulu gezdim bir uzun yoklukta.

3

Yorum

27

Beğeni

0,0

Puan

221

Okunma

istanbulu gezdim bir uzun yoklukta.

~



İstanbul’un kalbinde, boğaziçi’nin mavisi, bir masal gibi, her köşesi bir gizli sır taşıyor. ayasofya’nın kubbesi, gökyüzüne uzanıyor, Binbir gece masallarını, rüzgarla fısıldıyor.

galata kulesi’nden, şehrin tüm ihtişamı, bir gök kuşağı gibi, gözler önünde seriliyor. yerebatan sarnıcı’nda, suların sesi yankılanıyor, tarih ve efsane, her damlada canlanıyor.

.

çarşıların kalabalığı,her sokakta bir hikaye, her adımda bir keşif. kahvehanelerin dumanı, sohbetlerin kokusu, İstanbul’un ruhu, her yerde

boğaz’ın kıyısında, martıların çığlıkları, güneşin batışı, gökyüzünü boyuyor. İstanbul’un büyüsü, her gece yeniden doğuyor



~~
kadim şehir bir şey aramadım sakındım gözlerim kölemen azım suskun
bir giz geri gitmeyen dakka
üskadar da kuş konmaz hemen yanında asi kız kule resmi çizmiş asırlık denizin yeşil maviliğine
besiktas dan, kimin yurdu kartal hep yükmü taşır feneri olmayan kadı köy eylesin ançak  bir arslan susturur  yenilen  yağmurun acısını
kalabalık bu şehir  aynı durgun bir anı gibi şişlide borut plavcısı
istiklalde ise hür
oturdum seni izledim hiçlik yanaklarımda suskun bir iz ve sen yoktun gecenin evsiz  soğuğu

beyoğlunda daktilolu matbaalar afis gibi eski yıllar
demlenen alır voltasını gecer aklının odasına
iyi konuşur beyfendileri fütür sapkalı naif emektar caddesindeki
gece kulüpleri
galata, köprü, kuleye sivri dondurma kulahı

yangın bu aşkın külüne eski tulumbacı aksarayın turistlik sesleri beyazlı yoldan iner eski hipodromun virazlı ters yönü
atlar kosarmış bizanstan önce romanın kralı sivri taşların mısırlı lahti yağmur konuşur o yok eder
emin önünde bir balıkcı sallanan takalar
değilmiş aklımın yönü değiş oltada kara izmarit ve dik yüreğinden düşen bir alık
kartondan bir çay bardağı kadar sohbet o sen biz  teklik bir yüz
ey çanım eski vapurda bir türkü yarım simit manzarada fotoğrafı eksik zeytin burnu
kalın bir trafik oturdum gidenleri izledim bir iki üç demedim tıp
kenarda pihisçi dayı gözleri yaktığı ateşten allı çök baba sen bak

 derdine ben istanbulu dinledim o beni anlatma dedi oturdum dayının göz yanları izledim o döktü hüznü ben içime düştüm
yağmur suskun deniz bir martı kanadı gece sana yok yine akrep uyuz bir saniye ile kavgalı yine
dayı uyumuş ben yorgun bekçi gece yine bizden alaçaklı bin karga bin yetim kediler kayaların altında
sokaklar uzun caddelerde emanet ıslık dört teker egsoz derin çığlık

boğaz kalelerle örgülü bir eskimiş rüzgarın mı tek hüznü oltalar çekilmiş kıyılar binlerce lüks teknelerle sallantılı manzarada çok gürültü
yağmur sustu rüzgarın hakkı volta atan yine sessizliğin ahları
yol uzun eskiden kalma bir kaç dalyan ne kefal iri nede bir izmarit
ezanlar şehri istanbul yatsı biter ayasofya konuşur kupbesi eğri bir daire üst kat tasdan ayakların izi kimi der vikinglerin taşta bir izi kimide der bir mezar gizli ruhu soğuk binlik durgunluk hala tavandan bakar iki melek yüz kanatları belki tutar  o geniş yuvarlak ekseni
durdum yeni halini izledim gözlerini
beyazıt meydanda dikili sivri uçlu mısır heykeli ve yanında duran bir şairin  edebi eserleri bekler orada uzun sakalları ile bir kaç şiir giz satar eski üstad ingilizlerle dertlesip kurmuş munazara biraz gezmiş geriye gelmis
bu ufaktan keskin sözleri bir dost gibi hüzünleri

Yürür yanımda yalnızlık, bu gece soğuk birkaç gün algınlık. Aksaray kilitli curcuna, iki yüzden beri acemli. Vitrinlerde kiralık dükkan, maliyeti astarından ağır. Dar sokaklar, her biri binlerce hüzünlü hikaye, ayakların izi yollarda demir gibi.

He canım, Topkapı surlar cenneti, sıralı mermerden beyazlı isimler. Pazar günü kuş cenneti, kelebekler, Mardin, bangolar. eski cumartesi bit pazarı ne arasan orda
Aşağısı sarnıçlar, gizemi su yollarının kemerleri, Romalıdan Bizans krallarına uzun bir hediye. Sarayda gün görmemiş el yazmaları, binlerce beyit, şiir ve eskiden kalma altı metrelik büst. Yol derin bulmaca, ben yorgun, o yokluk, yağmur suskun, azıcık kartanesi yalnızlık.

~

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
İstanbulu gezdim bir uzun yoklukta. Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz İstanbulu gezdim bir uzun yoklukta. şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
istanbulu gezdim bir uzun yoklukta. şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Nurefşan.
Nurefşan., @nurefsan-
16.2.2025 23:23:00
İçinde İstanbul varsa bir şiirin her şeyiyle benimdir o şiir....
İklim
İklim, @iklim1
12.2.2025 21:28:20
Gezi yazılarının yanında gezi şiiri olarak yeni bir edebi disipline örnek olabilecek bir eser olmuş, sevdim, tebrikler.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.