Bir mumun
gözyaşıyla
gülerken alevlerin;
Serenat’ı başlarmış hicran denen devlerin…
Sonrasında yüklenir sabrına her basamak;
Ardından nefes nefes gelirken yalınayak…
O bildik şarkıların hiç dinmeyen yaşları;
Emanet bilip saklar şu kaldırım taşları…
Derken başlar kemanlar uzaklara seslenir;
Hüzzam gelir ardından efkârın heveslenir…
Yazılan mektupların kahrını çeker kâğıt;
Her satırın başında halaya durur ağıt…
Kimseler nerden bilsin içindeki mezarı;
Nerden tanısın kalem böyle suskun yazarı…
Çekmeye değen çile kalbimde yurt edinmiş;
Halden bilmez
hasretler vuslatı dert edinmiş…
Sanma ki karanlıklar
gecenin saltanatı;
Gün
doğarken şahlanır umudun doru atı…
Beklemeyi bilenler beklenen kadar masum;
Mutluluğa kavuşmak, acı veren her doğum…
Bir müjdenin çığlığı bölerken karanlığı;
Dansa başlar aniden neşenin hıçkırığı…
Kimi derman peşinde derdinin arkasından;
Kimi uzakta kalmış ya nasip hırkasından…
Yine de sabır etmek payına düşen nasip;
Geçen günler aklına gelirken garip garip…
‘‘Bir mumun
gözyaşıyla
gülerken alevlerin;
Serenat’ı başlarmış hicran denen devlerin…’’
Ali ALTINLI – 29.01.2025
Saat: 09:56