KİRLİ ÇAMAŞIRLAR
Artık evlerin balkonlarında değil,
Çarşının tam ortasında kirli çamaşırlar cirit atıyor. Çarşı eski çarşı değil, yüzler gülen yüzsüzlere gebe, Lağım çukuruna düşmüş yüzler kokuyor her taraf, Köy şehre, şehir entrikalara raks çalıyor. Zamanında fahişelerin de bir gururu vardı.Onu da kursaklarında bıraktılar. Fahişeliğin bin türlüsünü çıkartılar.Hangisini saysam ? Masum yüzlü çocuklar,kendi gölgesinde dev aynalar görünce, aynanın kime tutulduğunu unuttular. Ya da ömrü boyunca parazit gibi yaşayanlar, beslendiği gövdeyi ölümsüz sandılar. Kahpelik,kepazelik ve kayırmayı dostane bir araç olarak kullandılar. Asaletin sözde değil özde olduğunu unuttular. Beyaz tülbentli annelerin sözlerine riayet etmedikleri yetmiyormuş gibi, sözlerini gericilik olarak algıladılar. "Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul."sözlerin sahibi hala şiirlerle reçete yazıyor. Ve bu sözler,hasta beyinleri tane tane iyileştiriyor. Ona (Şükrü Erbaş)sormak lazım,söylediği sözlerin bir bir emrine uyması nasıl bir duygu? Mesele sözlerden mı,bozulan sistemden mi? Öngörüleri merak ediyor şair ceketine bürünenler. Yağmurlar ıslatmıyor kirpikleri, süzülen yaşlar yağmur deryası. Kar yağmıyor bu diyarlara, pasak yürekler beyaz örtüden ne anlar? Tüm cisimlere yüklenen anlamlar,anlamını yitiriyor. Hayatı yaşamalı mı insan,yoksa sorgulamalı mı? Sorgulamadan kazanmıyor çoğu detaylar. Bunu bir anlayabilse insan denen yaratıklar? Abdulsamet İLGİN |