Her gün, bir gün eksiliyorum Allah'ımHer gün, bir gün eksiliyorum Allah’ım Adımlarım ağır, içimde taş gibi bir sükût Göğün mavisi uzak Yerler ıssız ve soğuk Zihnimde bir yorgunluk Her şey kırık dökük Ellerim bomboş Kendi gölgemi taşıyorum sırtımda Ama o bile ağır geliyor artık Yürümek zorundayım, biliyorum Bir yer var ki, hep çağırır insanı… Her gün, bir gün eksiliyorum Allah’ım, Yüküm ağır, adımlarım sayısız gölge de kayboluyor. Savruluyorum rüzgârın peşinde, Bir yaprak kadar hafif, Ama köksüz değil. Yoksa hep bir rüzgâr gibi mi geçip gideceğim? Yersiz, yurtsuz... Bir gölge gibi mi kalacağım bu toprağın altında? Her gün, bir gün eksiliyorum Allah’ım Mevsimler değişiyor Ben hep aynı yerdeyim Hazan yaprağı gibi döne döne düşüyorum. Bu dünya benim mi, Yoksa ben mi yabancısıyım onun? Bu yolculuğun sonunda anlıyorum ki, Her iz, Kendinden bir kalıntı bırakır aslında. Her gün, bir gün eksiliyorum Allah’ım Kir pas içinde dizlerim, Emekleyerek, sürünerek yürüyor dualarım Belki de yıllardır içimde yankılanan dualar… Sanki bir aynada kırılmış parçalar gibi Dualarım çaresiz ve yetim Vefanın iki kanadı da kırık Ama yine de duramıyorum, Her adımın bir anlamı var, biliyorum. Her gün, bir gün eksiliyorum Allah’ım İyi niyetime takılan çelmeler Sana giden yollarıma tuzak kuruyor Oğlunu cepheye göndermiş bir anne ürkekliğindeyim Yoğurdu üfleyerek bile yiyemiyor kalbim Umudun içinde unutulmuş kelimeler var, Eğriyle doğrunun çizgileri bulanık artık Ak ile karanın, Leyla ile Mecnun olduğu bu devirde, Bilmiyorum ak mıyım, kara mıyım... Mevsim, kuşların gidişini körüklüyor Turuncunun yeşile özlemi gibi özlüyorum Özlüyorum çocuk kalbimle ettiğim duaları Her gün, bir gün eksiliyorum Allah’ım Gözlerim uzaklarda, ruhumda bir hüzün yumağı Zaman su gibi akıp geçiyor Her adımda biraz daha yoruluyorum Zihnimde geçmişin gerçeği Samanlıkta iğne aramaktan yoruldum Her şey bulanık Her şey biraz yabancı bana Ama yürümek bir zorunluluk gibi, Düşmekse kaçınılmaz. Düşmek belki de insana dair en gerçek şey Çünkü toprağa en yakın olduğun andır o Düşüp kalsam bir köşede Yeniden doğarım belki de Toprağın sıcaklığıyla kalkarım ayağa. Yine de kalkacağım Allah’ım, İçimdeki kırık dökük rüyalarla Bir daha yola düşeceğim Bozkırların rüzgârınlarında kaybolsam da. Yıldızlı bir gecenin altından geçip, Sessiz bir ışık gibi kaybolacağım evrenin boşluğunda, Belki de sonsuza dek. Ama her uzaklaşma, Biraz daha kendime ve sana yakınlaştırır beni. Her gün, bir gün eksiliyorum Allah’ım Kendi içimde bir dağ büyütüyorum Bir de gerçeklerden arınmış umudumu Onu da İsmail-i bir kabullenişe veriyorum Savruluyorum rüzgârın peşinde Bir rüzgârın yaprakla oynadığı gibi Hayat ile düşüp kalkıyorum Bilmem kaç mevsim geçiyor üzerimden Ama ben hep aynı yerdeyim… Her gün, bir gün eksiliyorum Allah’ım Alışmak bazen kendini bulmaktır Bir taş gibi sessizce suya batmak Kendini teslim etmek akışa. Yıkılmaktan korkmuyorum, Toprak tanır beni Orada bekler beni, sabırla. Bazen öyle bir an gelir ki, Kendi varlığını bile yabancı hissedersin, Bir göçebe gibi ait olmadığın bir toprakta yürürsün. Ama bilirim ki Allah’ım Her yol seni bulur sonunda... Ensar Türkay |