Yaşamak..Susar cümleler, pusar karanlığın ortasına. Hüzne tabi olur gözler, arar ulasılamayan yıldızları gökte. Koyar gözlerin içine yıldızları, Tüm evreni sığdırır yüreğine. Bekler sabahı sessizce, uykular firari. Hangi denizde yüzdürür olmayan gemileri, Yelkenler durağandır, rüzgâr suskun. Denizin tuzundan bir nebze süzülür gözlerden, Yürek deryasını besler hüzünler. Çözümünü biçare bakışlarla arar insan, Muhtaçtır bazen şefkatli bakışlara. Biner hayalet atına, uzanır insan kırlara, Doğada arar bazen de şifasını. Dolar genzi kekik kokularında, Bir ormanın içinde çoğaltır sevgisini. Ormanın içindeki güneşe hasret çiçeklerin Kokusu bir başkadır işte. Yaşamak, sorgular kendini canda, Her yürek atışı bir direniştir. Ön sezilerine koyar kurnazlığı, Aymaz düşlerin pencerelerinden bakar dünyaya, uçsuz bucaksız dehlizlerde, Korkakça yürümenin kackın adımlarında. Mert ile namertlerin savaş arenasıdır dünya. Bir ölüm ötesi ayrılığı koklayarak yaşamanın ölümle çelişkileri arasında. Kaç sayfaya düşer anılar, berhava düşleri düşüremenin sancısında ağlar kalem. Haydi, koy önüne şapkanı ve düşür hayalleri gerçeğe, yol alma vakti geldi yine. Tren garındaki, gizemli saate bakma zamanı ve rötar yapmaya tahammülü olmayan zaman penceresinden, atılan bakışlarda yol alıyor Tren, Siren sesleri hangi detayı sunabilirki yaşarken. Yolculuktur hayat, bitmeyen yolların son dönemecinde, şarompole yuvarlanıp hayat kazasında, yitip gitmektir. Hayat sigortalarının hükümsüz olduğu yöne evrilip giderken, berhava düşlerde yorulmaktır yaşamak. |