ZAMANA TUTUNMAK
ZAMANA TUTUNMAK
Ölüm, yüklendiği karanlık bavuluyla ağır adımlarla yürüyor, Son bir nefes gibi titrek, her an son bulacak. Yetiş, yetişebilirsen hayallerine, Tutun zamanın köhne duvarlarına, Aşır aşırabildiğini, zamanın solgun kilidinden. Saklı kalmış umutlar gibi, derin nefesler çek içine, Bir okyanus gibi derin, bir yıldız gibi uçsuz bucaksız yaşa. Hayatın bir gökkuşağı misali her rengi saklı, Her renk kendi hikayesini fısıldar kulaklarına, Kimi yarım kalır, bir masalın ortasında, Kimi sonsuzluğa uzanır, yıldız tozlarına sarılı. Bil ki sevdiğin her an, Sonsuzluğa bir iz bırakır; Bir damla su olur evrenin döngüsünde, Bir yaprak olur, mevsimlerin dilinde. Ne sevilmek için dokun kimseye, ne de bir ödül umarak, Mutluluğa muhtaç kalmasın ruhun, Ona safça dokun, aşkla, karşılıksız. Bir çiçek gibi aç, sırf açmak için, Ve bul, sevilmeye değer olanı; Yüreğin onurlansın o saf aşkla. Mutludur zaten, karşılıksız seven, Bilir ki, her sevgi bir kelebeğin kanat çırpışında, Bir esintide, bir bakışta yankılanır. Ve aşk, bir gökyüzü gibi genişler önünde, Karşılık beklemeyen yürekler arasında. Ölüm ardımızda gölge gibi beklerken, Yaşanacak ne varsa önümüzde parlıyor. Tut zamanın elini, Bir düş misali savrul, bırak hayat dokunsun sana. Her ânında bir hazine gizli, Sadece onu görecek gözlere sunulmuş. Yaşadığın her dostluk, her sevgi, Sonsuzlukta yankılanır; Ve nihayet, bir bavulda değil, kalplerde taşınırsın. Mahmut Fakhani |