AY IŞIĞININ AKREBİ
Evvelden önce,
Ve evvelden sonra. Fırat’ın uçurum kıyılarına, Bir meteor gibi, Düştü Ay ışığının Akrebi. Henüz Adem görmeden yüzünü, Havva bile vaz geçti ondan. Sahi ya Bir Akrep’in dönencesi, Tehdit sayılırdı Oğlak ve Yengeç’e. Ki sanırım öyle oldu sonu, Zamanı dilimledi benliğinde... ... İlk onun yüzü değdi yüzüne, Tüm zamanların Evi(ne). Uzattı elini dehlize, Kesti kısgacı hüznün, Kurumuş damarlarını. Aktı bilginin gözü. Bir tohumun sırrı, Sırrımdır dedi. Sustu, Söylemedi bunu kendine bile... Ona, Hep uçurum kıyılarda rastladınız. Günahı benim dedi dünyanın, Zehri benim! Merhemi de... Korktu insanlık bilinmezlikten. O ise bir haç gibi, Boynunda taşıdı çarmıhını. Aktıkça içine kederi, Kanı ile besledi insanlığı. Sessizlik benim dedi. Konuşan ben. Senden sana seslenen ben. Bir büksen dedi dalımı Hindistan’da Taç Mahal’lim Mısır da İskenderiye... ... "Ahh Ay ışığının Akrep’i, Her gece don değiştirip Sokakların çalgıcı çingenesi. Ne çok yaraladılar seni. Korkunç gözler açtılar etinde. Ve gecelerden bir gece, Evvelden önce, Ve evvelden sonra. Fırlatıp bir uçurumdan Attılar seni Etinde gözler, Gözlerinde uçurum, İçinde uç uç böcekleri. Gözleri cesedini ararken yerde, Sen çoktan varmıştın gideceğin yere O gün bu gündür şarkılarını söyler Şaraplarını içersin Babil’in Asma Bahçeleri’nin. Dünya döndükçe Dönmeye devam eder başın Aşkla ve hayretle Evvelden önce, Ve evvelden sonra Başka başka isimlerde Mahşere kadar böyle sürer bu hikaye Özlem SABA |