düş ısırığıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın net olmayan yerde sular hep bulanıktır...
boğulursunuz!! en iyi yanlış ve en kötü doğru ile araftayım... bir mum yaktım Kül tablası anılarıma gözler baykuş, geceler d/ilsiz. birbirine dokunan iki sessizlik serildi cehennem çayırlarına bir yağmur duasının koynunda çayır çayır yanan gecelerce --arzular kızıl ferman harmanında düven taşları düş ısırığı-- kendime çok, sevgiliye az geldiğim bir zamandayım hüzünler yama gözyaşımın gamzelere yetmediği anda eğiliyor kıyama. --bu şehir artık karanlık hayret çakımlarında aydınlanıyor-- düş ısırığımda ise yanık ağızlı kadınlar göğüsleri portakal çiçeği usumun kıyısında bağdaş kurmuşlar elleri buz kurusu gözleri yusuf kuyusu nü düşler yontuyorlar ben bu gün de Sen de kaldım en iyi yanlış ve en kötü doğru ile topluyorum kendimi dağıttığın yerden dalıyorum bir karanlığın içine medet umuyorum yere düşmeyi bekleyen gölgemden //kefen giydirilmemiş umudun külleri savrulmuyor kendimde, kendinden hiç kalmasa bile.// fld. |
Yalnızlık aşk hüzün umudun kaybı her bir mısrada yüzüne vuruyor okuyanın
Şiir, "en iyi yanlış ve en kötü doğru ile araftayım" ile yaptığı seçimlerin karmaşıklığını ve belirsizliğini vurguluyor.
Bir mum yakarak anılarını hatırlamak geçmişe duyulan özlemin ta kendisi... Gözlerin baykuş gibi gecelerde dilsiz olması, yalnızlığın ve sessizliğin ağırlığını hissettiriyor.
“Cehennem çayırları” ifadesi, zorlu ve acı verici bir yaşam deneyimini anlatırken yağmur duası ise hala umudum var arıyorum diye dizelere çarpıyor.
“kendime çok, sevgiliye az” demesi, sevgi ve özsaygı arasındaki dengeyi bir yerde kaybettiğini, Hüzünlerin yama olması, yaşanan acıların içsel yaralar bıraktığıyla bizi baş başa bırakıyor.
“Bu şehir artık karanlık” dizesi her ne kadar karamsarlık umutsuzluk bulutlarıyla okuyanı sarsa da benim işte budur dediğim şiirin tamda ortada beni vurmasına sebepti....
Düş ısırığı, zaten bugün üç şiirinizden bunu seçme sebebim adının ilginç ve nedense beni çağırmasıyla okuduğum şiir...
bu ifade şiirin geneline baktığımda içsel bir yara, acılı kadınlar geçmişin acıları ve kayıplarının birbirine çarptığı anda "Göğüsleri portakal çiçeği" dizesi ile yaşamın ve doğanın güzelliklerini hatırla diyerek aynı zamanda hüzünle dolu bir geçmişe yolculuk yaptırıyor.
“Yere düşmeyi bekleyen gölgem” ise, umut ve karamsarlık arasındaki ince çizgi
tıpkı delilik ve dahilik arasındaki ince çizgi gibi....
“kefen giydirilmemiş külleri” ve finaldeki betimleme vurucu bir son...
yaşanan kayıpların ve hayal kırıklıklarının izlerini taşımaya devam etse de Şair, kendini bulma çabasında, özünden ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın, umutvar olduğunu umutlarının bitmediğini ne güzel vurguluyor
Şiir, derin bir melankoli ve içsel çatışma ile dolu; yaşamın karmaşık doğasına ve insanın duygusal derinliğine dair güçlü betimlemeler ve imgeler eşliğinde günüme düşüyor....
Yüreğin üşümesin