Dilimin kalbi...
İkindinin sabahında bir uyanış girdi gönlüme
Sırdan utanan bir bülbül yuvası kalbim Turkuaz hasretleriyle Mum gibi bir ufalanış vurdu şakaklarıma Saatler sonrası bir gül daha Işıklar kurcalanmış uykumda Kıblesi kimliğinden sonra öten Güneşlenen hecelerim Buzul cehennemlerde Uzun voltalar sonucu bir çay molasıdır verdiğim seninle Nazarlı bir libâs ile acılarım Kundaklarda ..... Ölüm kundakları genzi yanık bir şımarık gülüşüdür Tanrıdan sanrılarımda oyuncaklar tuğladan kalan Bâhr i adn yanılsamalarında bir cevşen ile Ser ile huzurumda bulunmuş bir nimettir Sana sığındığım Ter dökülmüş bir aynayı beyaza çalan nedir acep Yün ile örülü bir nakıştır ördüğün harflerle Uçurum kaktüsünde bir devedir dudaklarımı kanatırcasına büktüren Gözde sukutlarla kesik kesik yârdan utanmış Geviş getiren bir deliye Kokulu çiçekler sonrası deruni bir yusufçuk dimağı gibi Karıncalar kendinden ötede bir bar ı grân ile gezindiğim Ve dahası sur yanımda eğilmiş bir reva kaçışında Sana susamış tininde selvi bir çimen yavrusu mezarlıklarda Dilimde dilim varken /kalbimde zamanım senin için... Gezgin imgeler.... |
hiç anlamamışımdır
yaşamak için geldiğimiz dünyada
ölüme bu methiyeleri...
lanet olsun ki doğdum demek gibi bir şey !
eyvallah.