önceden
bir küskün kırlangıcı andırıyor gibi gece,
ay ışığı fışkırıyor ağaç diplerinden, hangi bahçenin toprağına, hangi mevsimin salkımına düşürsem kendimi, korkarım nedenini bilmediğim bir şeye, ağaçsız kalmış ise kuşlarım, nazarlar kahve ve kurşun, vurulmuşsa bir yürek alnından, adımı çağırıyor ise sirenler, çoktan yaşamış, çoktan ölmüşümdür. içimde sürekli ürkek bir ceylan hissi, kollarımda dikenli tel gibi zaman, gözlere geri dönse damlalar, çekip çıkarsa meçhulden beni, toprağın hem ıslak, hem kahverengi rengine büründüğü bir öğle vakti, bil ki ben evvelden, unutulmuş, karanlığa karışmışımdır. |