Sahi nedir sevmek
Hülya idi ne gerçek, ne yalan,
Adına sevmek dediler. Rüzgar idi ne durgun, ne hoyrat, Adına sevmek dediler. Bir avuç toprak sinesine basmadı matemi, Öldürüp yaşatanın adına, Sevmek dediler. O son bakışında gizlenen kelimeler, Yüreğimi nasıl yakıp geçtiler, Bir bilseler... Tekrar sevmek isterdim. Yine denemeyi seçerdim. Lakin aklımda ki sesler, Gitmemi söylediler. Sevmek, sanki yarınlar yokmuş, Gündüzler çok geceler hoşmuş, Özlemek bir nefes bu sonmuş, Bir çiçek sanki solmuş gibi. Görmek seni bir hasret, bir özlem, Lakin bu türküler bana, Çalmamı söylemediler. Her doğan gün başka, Her doğan gün ayrı gülümsüyor. Nicedir düşümdesin bilir misin? Düşlerimi yaşamaya gelir misin? Yoksa yanan ateşe dokunmak istemez misin? Sahi, nedir sevmek? Bana kal demediler. |
Öldürüp yaşatanın adına,
Sevmek dediler.
*
Her zaman insanın başına gelen bir duygu değil ki sevmek. Gönülden sevmek... Geldi mi başa, insanın fabrika ayarlarına acayip şeyler oluyor. Denge bozuluyor. Gelgitleri oluyor. Bir tarafta kaybetme duygusu, bir tarafta hiç yaşanmamış olarak kabul ediş duygusu. En çok da derin acılar içinde oluyor insan. Yaşanmışlıkları hiç yaşanmamış olarak kabul etmek, olsa olsa insanın kendisini kandırması olur.
Bazen de düşünüyorum, gönülden sevmişse kalp, bazı ayrılıklarda veya imkansızlıklarda acı da çeker duruma göre. Asıl mesele acı çekmemesidir bence. Çünkü bizlerin robotlardan farkı duygularımızdır. Biberi acı biliriz, şekeri tatlı. İnsan hiç bilmediği bir duyguyu yaşayamaz ki. O duyguyu yaşatan kalptir. En çok da kalp acı çeker. Mısralarda gel gitler vardı. Seven bir kalbin feryatları vardı. Gitmekle kalmak arasında çok ince bir çizgi vardı. Kalp, kalmayı tercih etmiş. Acı verse de.
Hüzünler mısralarda kalsın.