AffetŞiirin hikayesini görmek için tıklayın O akşamüstü, güneşin yavaşça ufka çekildiği bir zamanda, eski bir kasabanın sessiz sokaklarında dolaşıyordu. Sabahları pamuk ağacının altında serinlerdi.
Her adımıyla, geçmişin yükünü omuzlarında hissediyordu. Yıllar önce yaptığı hatalar, söylemek isteyip de söyleyemediği sözler, pişmanlıklarının birer yankısı olarak zihninde dolaşıyordu. Ama bugün, bu akşamüstü, affedilmeyi dileyecekti. Gözleri, karşısında beliren büyük, ağır kapıya takıldı. Kapı ardında, kendisini bekleyen, bir zamanlar her şeyini paylaştığı, şimdi ise sadece soğuk bir mesafe ile tanımlanan biri vardı. Kabul etmese de içinde bir korku vardı; ya kendisini hiç affetmezse? Ya onca zaman geçmişken, kapı açıldığında karşısında sadece bir yabancı bulursa? Kapıyı usulca çaldı. Birkaç saniye içinde kapı aralandı ve o tanıdık yüz belirdi. Zaman, ikisinin de üzerinde iz bırakmıştı ama o yüz, yıllar önceki gibi aynıydı. Gözlerinin içi yemyeşil, dudakları ise ince bir çizgi halindeydi; ne sıcak ne soğuk, ama her şeyden çok kararsızdı. “Affet beni,” dedi usulca. Sözleri, akşamın dinginliği içinde yankılanırken, o anda karşısında duran güzelliğe karşı hissettiği tüm pişmanlık ve özlem, dudaklarından döküldü. “İsterim ki affet beni, akşamüstü,” diye ekledi. Sözler içten geliyordu; o kadar ki, sanki kalbi doğrudan onun kalbine akıyordu. Kuşlar yukarıda uçarken, hafifçe kanat çırparak güneşe veda ediyorlardı. Kuşlar da onlar gibi geçmişine veda etmeye ve geleceğe yeni bir sayfa açmaya hazırdı. Ancak kuşların aksine, affedilmesi gerekliydi, çünkü affedilirse ancak ve ancak bu hikâye mümkün olacaktı. “Gece vakti ay doğmuş, bulutlarda süzülürken,” diye devam etti. Gözleri, yukarıda parlayan yıldızlara kaydı. “Seni bir daha görmemek pahasına, yine de beni affetmeni dilerim. Sabaha kalmadan, tekrar ayrılık vakti gelmeden affetmeni dilerim,” dedi. O an, karşısındaki kişi derin bir nefes aldı. İçindeki karmaşayı gözlerinden okuyabiliyordu. Zaman her şeyi değiştirmişti, ama affetmek için geçen zamanın önemi yoktu. O yüzden tekrar dile getirdi: “Dilerim ki, sen de beni affet. Dilerim ki, tekrar darılma bana.” Sessizlik, iki insan arasındaki boşluğu doldurdu, zaman donmuş gibiydi. Yine de kendisi ne yapması gerektiğini biliyordu, yapmak istediği şeyi biliyordu. Elini cebinden çıkardı ve titreyen elleriyle gömleğinin düğmelerini iliklemeye başladı. Bu, belki de onu yeniden son görüşüydü ama yine de gömleğini iliklemeye devam etti; ona karşı duyduğu bir saygı ifadesiydi bu, ya da belki bir umut işareti... “Eğer bir gün seni tekrar ararsam,” dedi usulca ve hemen ardından cümlesine devam etti, “yine akşamüstü evvel bulurum seni. O zaman yine gömleğimi iliklerim karşında.” Bu, kendisinin ona karşı hep aynı saygıyı duyacağına dair bir vaatti. “İşte o zaman affet beni sevgili. Sabaha kalmadan affet. Tekrar ayrılık vakti gelmeden affet.” O an, gözler birbirine kilitlenmişti. İkisi de ne olacağını bilmiyordu, ama o anın sıcaklığı içinde geçmişin tüm yükü adeta hafiflemişti. Affetmek, artık sadece bir kelime değil, ikisi için birer his olmuştu. Ve bu his, onları yeniden bir araya getirebilir, tüm kırıkları onarabilirdi. O akşamüstü, ikisi de o kapının önünde durmuşken, ne geçmiş ne de gelecek önem taşıyordu. Sadece o an, affetmenin sıcaklığı her ikisini de sarıp sarmalarken, dünyanın geri kalanı sessizce yerinde duruyordu. Artık ikisi de aynı şeyi anlamıştı; bazen bir kelime tüm yükleri hafifletebilir: “Affetmek, kırık bir yeri tekrar onarmak değil, yürekte tekrar bir yer açmaktır; hem kendine hem de başkasına yeniden başlamak için bir yer açmaktır.”
Affet
İsterim ki affet beni akşamüstü, Gölgem pamuk ağacının eteğinde uzarken. İsterim ki öğleden sonra affet beni, Kuşlar Güneş’e el sallarken. “ İsterim ki affet beni gece vakti, Ay doğmuş bulutlarda süzülürken. İsterim ki affet beni sabaha kalmadan, Tekrar ayrılık vakti gelmeden. ” Dilerim ki sende beni affet, Dilerim ki tekrar darılma bana. Belki de ne zaman istersen, O zamandır doğru olan. Ama bir gün seni tekrar ararsam, Yine akşamüstü evvel bulurum. Ve gömleğimi iliklerim karşında, O zaman affet beni, Sabaha kalmadan affet, Tekrar ayrılık vakti gelmeden, Affet. -Taha Güdek (İkinci dize Müslüm Gürses’in "Affet" parçasından alıntıdır.) |