NE DİYEM? (8)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın „Meclis’in geçen haftaki toplantısında, gazeteci-milletvekili Ahmet Şık’a yapılan saldırıda, ona ve onu korumak isteyen -kadın, erkek- milletvekillerine vurulan yumruklar, sadece onlara değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tüzel kişiliğine de indirilmiş darbelerdir. O yumrukların, sonucundaki olayların kargaşası içinde Meclis, 101 yıllık tarihinde benzeri görülmemiş bir hukuksuzluğu geç de olsa bir ölçüde tamir etme imkânını kullanamamıştır. Arkasından da hemen tatile çıkmıştır.
O hukuksuzluk, malum: Son Meclis seçimlerinde, Hatay’dan milletvekili seçilen Can Atalay’ın, Meclis’teki görevine başlamasını engellenmiş, kendisini de hapishaneye sokmuştur. Hangi gerekçeyle? Daha önce işlediği öne sürülen bir suç iddiası dolayısıyla hakkında soruşturma açılmış olduğu “gerekçe”siyle... Oysa Atalay, artık seçilmiş ve mazbatasını almış bir milletvekiliydi. Milletvekili dokunulmazlığına sahipti. Hakkındaki suç iddialarının, dönem sonuna kadar ertelenmesi, hem anayasanın hem yasaların gereğiydi. Kaldı ki seçilmeden önce, tüm adaylar gibi onun da seçilmesine engel bir hukuki sorunu var olup olmadığı adalet mekanizmasınca incelenmişti. Öyle bir engeli olmadığı savcılıkça saptanmıştı. Zaten engeli olsa, aday da olamazdı. Hatta ayrıca Meclis komisyonlarındaki görev yeri de belirlenmişti. Bütün bunlara rağmen milletvekilliğine başlaması, hakkında bir soruşturma açılmış olduğu ve bunun seçilmesine engel oluşturduğu yolundaki bir tezkerenin Meclis’te okutulması yoluyla milletvekilliğinin düşürüldüğü ilan edilmişti. Can Atalay’ın tutukluluğu da mahkeme kararlarıyla devam ettirilmişti. Tabii, bu karara, hem Atalay hem de milletvekili arkadaşları ve diğer hukukçular ile siyasetçiler, itiraz etmişlerdi. Ama durum değişmemişti. Atalay, aylardan beri hapiste tutuluyordu. Sonuçta, malum, bu konudaki son sözü Anayasa Mahkemesi söylemiştir. Gerekçeli kararını da yayımlayarak Can Atalay hakkındaki milletvekilliğinin düşürülmesiyle ilgili karar ve uygulamaların “yok hükmünde” olduğunu ilan etmiştir.“ Sayın yazar Altan Öymen’in Cumhuriyet Gazetesi’nde 21 Ağustos 2024 Çarşamba gönü yayınladığı MECLİS’TEKİ DARBE’LER… adlı kçşe yazısının başından aynen alınmıştır. Yazının tamamını okumanızı öneririm.)
Ne verdiniz ki
almayı umut ediyorsunuz; Eşitlik, hak yoksa demokrasi mi? Uygalık, huzur, adalet ise sizin sunduğunuz; Bilin ki Millet biziz, siz ise sadece vekilimiz! Ata’mın bize emaneti “Egemenlik Milletindir” dediği kayıtsız ve şartsız geçerlidir hâlâ; En büyük yargı organı Anayasa, Yargıtay, yargı ve kanunlar uymak zorundadır bu kurala! Ama siz derseniz tekrar-tekrar; “Ben kanunum istediğimi yaparım!” Millet biziz, yapında görelim bakalım. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, Sayenizde ilk kez kan döküldü kürsüde, utandım! Siz “Çağdışı Milletvekilleri” ne ahlak, uygarlık ve terbiye dersi verecek değilim! Ama anlayana anlatmak istediğim; BEN KÜRSÜDE DÖVÜLMEK İÇİN Mİ HALK’IM Sayın Cumhurbaşkanı, Meclis başkanım? |