DAĞLARA TAŞLARA ESEN YELLEREduyumsuyorum seni ipekten bir şal gibi boynuma saçlarıma dolanan gecenin ıssızlığına düşen bir çığlık gibi neden düşüyorsun birden aklıma ne gereği var ki özlemin oturmuş sessizlik ve yalnızlıkla sarmaş dolaşken şimdi sen kim bilir kimin düşünde kimin gönlünde oynaşıyorsun içinden akan coşkun sellerin çağıltısıyla dökülüyorsun sıcak tenlere dilinde tatlı elma dudağında gecenin kırmızı şarap tadı nasıl da mutlu avaresin belki bir ıslık eşliğinde belki bir poyrazın esintisinde uçuşan velvele estiren etekleri topluyorsun ihtiraslı tutkulu arzulu bense inmişim loş mağaralara nemin ıslaklığın içinden yarasa gözleri topluyorum ne derdime çare olacaksa içimde kızgın bir anka’nın tüylerini yolarken kalbime uzun uzun kısa kısa direkler döşüyorum şehirler arası ülkeler arası o kadar uzak o kadar silik o kadar kaygansın bıraktığımda düşeceksin kızgın çöllere kuzgunlar üşüşecek tepene bulutlar yerine neyse uyuttum gitti kalbimi unuttum gitti -seni kaldım sokağın yalanlı yılanlı ucunda bir başıma dertli ebabiller gibi gelen geçene soru soran gözlerle bakıyorum dil dolaşıklığına düşmüş sarhoşlar gibi önemsenmiyorum yüzüme gözüme anlamsız anlamsız bakıp geçiyorlar şiir yazamıyorum tutuklu istemsiz kelimelerim sana yabancı- bana yabancı -herkese el yağmur masalları anlatıyorum dağlara taşlara esen yellere yorgun bir puhunun paslı ayakları gibi yılgın yumarım gözlerimi toprağa bir dağ üstüne bir ceylan postuna kalbimde çılgın bir serenat yok oluş üstüne yağmurları silerim bulutlardan yine de inadına boşalır yaşlar taşlara yollara dokunsa biri dizlerime kırılgan kuru meşeler gibi olduğum yerde yanarım seller sele karışır sürüklenirim kendi karanlığımın onulmaz gölgesine fısıltıma lütfen kulak verin yetim bahçenin ıslak gülleri sanki toprak ölüm tadında biraz ........... ayşe uçar 21082024 01:20 |