İDAM MAHKUMU
Papatyam!
Rüzgâr eser yüzüme vurur, özgürce Kendime mi getirir, yoksa götürür? Bilmiyorum! Rüzgârlar bile özgür ama ben değil Aslında gökyüzü herkesindir, gökyüzü özgürlüktür Bu sonsuzlukta uçmak, sana gelmek isterdim Kanadım yok, belki de kırık Sanki ayaklarında da prangalar var Beni buraya hapsetmiş, istesem de uçamıyorum İçimde de anlatılmaz kırıklıklar var Sen neredesin, ben neredeyim? Ben sana mahkûmum, bilmez misin? Kalemim kırılmış, fermanım verilmiş İdam sehpam bile çoktan kurulmuş İdam mahkûmuna son isteği sorulur Ama burada soran yok, gel de kurtar beni! Hayat, yaşamak her şeye rağmen güzel Çünkü insan yaşamak, hayatta kalmak için mücadele ediyor Yemek, içmek, ölmemek, hatta öldürmek için Bu dağ başında gece gündüz aynı Çok zaman olmadı ama direnmeye de gücüm kalmadı Sen hariç her şeye küstüm Boynum bükük mevzide bekliyorum Yalnızlığımla baş başa Her yer ıssız, tık yok, toprak soğuk Ve ben her gün şuursuzca beklemekten yoruldum Belki birazdan bir patlama Ya da bir silah sesiyle ortalık cehenneme dönecek Azrail birileri için, belki de benim için gelecek Şu katran geceler bir bitse ama bitmiyor Her gün karşı dağlardan üzerimize taciz ateşi geliyor Ama biliyorum ki bir gece Mevzilerimize o taciz ateşini açanlar da gelecek İşte o zaman olacakları, düşünmek bile istemiyorum… |