Dışım içime bir cendere gibi…ortamın tüm musibetleri bulaşırken bir bir ruhuma çırpındığım senli anlardaydı ruhumdaki isyanların canhıraş feryadı soktukça nefsimin içine kuma üstüne kuma geçmiş zam/anların silinip de gitti y/adı ve değerlerim tek tek ellerimden uçuşta da gidiyor her günümde beni zorla benden kaçırıyor ruhumla seni ağırladığım her an dışım içime bir cendere gibi yer yüzünde beni andıran bir izim kalsın isterdim kirlenmemiş bir gül gibi üstüme bulaşırken o aymaz yaşantılar depreşip de duruyor içimin içinde itirazlar İbrahim’in ateşin, söndürmeye giden o karıncalar gibi hırçın hırçın yontarken dimağımı arsız arzular senle sürüldüm ya bu hanın bir izbe köşesine durmadan kirlettin ikimizi tutan bağları varlığındaki tutkular helak ediyor ar ve edeplerimizi işvelerinle çoğalıyor şehvetin arzuları g/özün gönlünde doyma nedir bilmiyor hep durmadan yorulmadan çıkarını kovalıyor şunu iyi bil ki boşaltarak gideceğiz ceplerimizi gülüşün bile tümden değişti kaybolup da gitti o utangaç tebessümler kemiriyorsun aklımı duygularının posasında tamahkârlığın dramatik bir istem aklın bir zırzır deli gibi mantıksız bir çılgınlık bu savaş sesin bir mülteci gibi duruyor yanı başımda gözlerim sanki kataraktla kaplı siluetinde kayboluyorsun yavaş yavaş boş boşuna y/aktı zamana/ı kapılan gönül pınarları bu alemde gördüğüm her şeyler kökten yalan esamisi bile bulunamıyor insancıl izlerin insanların bedenlerinden sıkıntı içinde ruhları arada bir eritsen de bu yüreği vuslat dediğin bir hayal aşksa kazıyan küreği aymazlığımı ihlaslı şu gönlümün içinden bir sıyırışta da kaldırıp çöpe attım kapattım kapılarımı nefsimin tüm arzularına gayri senli zamanların ile bilinçsizliğimde kaldın çıkarken aydınlığın yollarına… AZAP...(Kadri Atmaca) 27.07.2024 |