Artık bir tövbekâr dı (2)
Hava karamıştı da henüz vakit erkendi
Bilmediğim bir duygu içime çöreklendi Biraz avunmak için bir bahane aradım Boş boş bakan gözlerle sokakları taradım Sokaklar beni bekler, ben ise karanlığı Kaldırım taşlarıyla kurmuşum yâranlığı Gölgem kadar sakindim, yürüyordum sebepsiz Karşıma çıkıverdi, tam sarhoş bir edepsiz Bir panik bir heyecan, dilin ibresi şaştı Sanki o içmişti de, benim dilim ayaştı Edepsiz dedimya ben, çünkü öyle sanmıştım Önyargılı davranıp, nefsime aldanmıştım Bu da benim gibidir, diye irkildim birden Kim bilir neler saklı, dışındaki bu kirden Içimin siyahıydı, ağzımda çıkan buğu Hiç özüne bakmadan, yorumladım kabuğu Teselliye muhtaç sa, konuşup el vermeli Şefkati kilim gibi, yüreğine sermeli Biraz konuşmak için, ararken bir bahane Önce ateş istemek, bir fikir ki şahane. Ateşin varmı diye, uzattım bir elimi Sigaramın ucuna bağladım emelimi Bana döndü yüzünü, elinde koca bıçak Öyle bir hâldeydi ki, ha vurdu, ha vuracak Bıçağı almak için, bulmuştum bir yolunu Sakin ol arkadaşım, derken tuttum kolunu Biraz su dökmek için, yanımda yanan köze Nereden girmeliydim, can alıcı bir söze Bir ömür yürüsen de varmazsın hayaline Geri dön arkadaşım evladı iyaline Malı mülkü çokmuş da, kendisi çok fukara Hızlı koşunca nefsi, tam toslamış duvara Ceplerinde çekirdek, ve koynunda bir şişe Hâli ayan beyandı, iç dünyası afişe Sonunu düşünmeden, fıtratını kirletmiş Sarhoş ayaşsın diye, refikası terk etmiş Herkes sırtını dönmüş, kim varsa, eşi, dostu Avunmak için içip, sokağa atmış postu. Son bir gayret, bir dua, yeniden söze girdim Bana duyan kuşkuyu, yüreğinde bitirdi Sıraladım dilimde, basit birkaç kelamı Kaza ve kader denen, mükafatmı bela’mı Kulak hem sesi tanır, hem de sesin rengini Rüyada an asır ken, hayal yutar engini Şu mezar taşlarının, güzeldi gözü kaşı Şu yürüyen insanlar, herkes bir mezar taşı İçkiye ve kumara, feda ettin yaşamı Şu mezar fakirdi de, yanındaki paşamı? Gör ki hepsi yanyana, bütün mezarlar eşit Evveli, ahiri yok, sanki yaşları reşit Dinle kardeşim derken, hiddete geldi bir an Benim vücudum enkaz, benim hayatım viran Ben beni taşımazken, taşıyamam bu yükü Hayat ağacım soldu, artık kuruyor kökü Bana inananlara, sanki kocaman sır’dım Nice hayaller yıktım, nice umutlar kırdım Onurumu yatırdım, çirkefin yatağına Içkinin ve kumarın, saplandım batağına Her anım bir günahtır, her günüm bir cinayet Kurtuluşum varmı ki, bir mizan varsa şayet Eşim çok merhametli, hâlâ beni kolluyor Ara ara peşime bir arkadaş yolluyor Layıkı değilmişim, ben muhterem eşime Eğer bu gün ölürsem, it de gelmez leşime İnanma bitmişliğin gösterdiği seraba Bütün gücünü topla, hazırlan inkilaba İnkiliba kalkış ki, dillere destan olsun Sana sırtını dönen, utancında boğulsun Görmek istemezmisin böyle muhteşem günü Görmek istemezmisin, eşinle bir düğünü Benden ayrıldığında, fecrisadık’tan önce Zaten ezan okundu tam köşeyi dönünce Öyle bitkin gitti ki, kendi canından yitmiş Ben farklı düşünürken, meğer camiye gitmiş Samimi bir tövbenin, sığınmış limanına ALLAH hidayet eder, samimi pişmanına Üç ay sonra aynı yer, aynı bank’a oturdum. Geçirdiğim ömrümün seyrine dalıp durdum Bir selam parçaladı, hayaller kervanımı Omuzuma inen el, yok etti devranımı Tam karşıma dikildi izbandut gibi biri Ne işi olurdu ki, ne yapacak fakiri Beni tanımadınmı? İyi bak arkadaşım Ben sana bıçak çeken o gece ki ayaşım Başını dizlerime, koyup biraz ağladı Sanki kızgın bir şiş ti, yüreğimi dağladı Ve sonra sağ cebinden mushafını çıkardı Yönelmişti rabbine, artık bir tövbekar dı |