ÇALAR SAATinsan neydi ki? midesinde bir çalar saat, yoksa saatin saati, çaların çaları mı? ne çok açıktım sesi, uyanmakta zul, mutfak lavobosundan öyle baldırı çıplak butlar gibi akıyordu, ya pirinçleri taşından, yaşından, ayırt etmek, üstüne allı gelinler gibi domates gülleri süzmek, en zoru da alüminyum tencere de yüz göz olmak, zor işler bunlar, aydınız, gününüz aydın olsun, tel dolaptan aşırılmış, tencere kapak olmuş, ne pişer ki tüpsüz dalışlarda, aç olan karnını da alıp kaçsın, yoklar cumhuriyetin de aş’a bir delik poşet ne taşır, ne aşır, emeğine yemek kuru ekmek… Sibel Karagöz #sibelkaragözşiirleri #sibel_karagoz |