BENDENİZ
Ben;
Çocukluğumun uslu ev kedisi, Gençliğimin haylaz üniversitelisi Ve daha sonraların Mühendis bozuntusu Aile reisi... Saçsız başlı, hafif göbekli Tembel emeklisi, İstanbullu eskisi, Torunlarıyla arkadaş Şair müsveddesi.. Böylesine yozlaşmış olsa da günlerim, Bunca yaşım boyunca sırrını öğrendiğim Ve istediğim her şeyi yapabildiğim Gizemli bir dünyam daha var benim; Eski Beyoğlu güzelliğini özlerim bazen; Cahide Sonku’yla birlikte Markize giderim. O, lâcivert şapkasının altından Altın sarısı saçları dökülmüş, Çayını yudumlarken, Ben, Bir düş âleminde, dalgın Onu seyrederim... Bazen, Kadıköy vapurunun ardında Kanat çırpmadan süzülen Bembeyaz martılardan biri oluveririm. Ya da, Kuğugölü balesinde maystro olur, Parmakları ucunda yükselirken balerinler, Orkestrayı yönetirim. Kâh, Bir Hafız Burhan Bey gazeli olurum; Mehtaplı bir yaz gecesi Boğazı Bebek’ten Beylerbeyi’ne Yıldızlar arasından seyrederek geçerim. Kâh, Rindlerin dünyasında, Rübailer eşliğinde Hayyam’la beraber içerim. Bazen, Tertemiz ve buz gibi bir kar suyu olurum; Coşar, köpürürüm yücelerden akarken, Ya da Lâ Jakond’un tebessümü olurum Dünyaya bakarken... Bazen,titreyen bir çiğ damlası Goncalarla dolu bir gül dalında, Bazen yanık bir türkü Garip bir çoban kavalında... Gün olur, Vistül boyunca Leh kızlarına mutluluk taşıyan Akıncıların bir süvarisi, Gün olur, Peşte’de Tuna kıyılarında Kulağıma takılıp kalmış Bir çigan müziğinde Keman sesi... Bazen, Dev dalgalar arasında Fırtına bulutlarına meydan okuyan Bir ahşap teknenin reisi, Ya da 9 Eylül günü,İzmir’e varışta Atatürk’e sunulan yorgunluk kahvesi... Bir de, Bir deli rüzgâr olurum bazen; Sevgilisinin saçlarını Özgürce öpüp okşarken Hiç bir şeyden çekinmeyen Ve...Hiç dinmeyen... Ben, Saçsız başlı, hafif göbekli Mühendis emeklisi, Torunlarının arkadaşı Ve mutlu dedesi, Sahipsiz kedilerin, köpeklerin sevgilisi, İstanbullu eskisi Sigara tiryakisi Bir şair müsveddesi Ve Hayâl dünyamın tek efendisi! ... Ne isterim ki başka Var mı benim gibisi? .... |