AŞK'A DÂİR
AŞK’A DÂİR
Tatmayan nerden bilsin? Aşk gerçek mi, rüya mı? Aşk denilen esrarı, taşıyacak can gerek. Tek heceli bu sözcük, yâr gönlünde hülya mı? Nar-ı aşkta yanmaya, sine-i püryan gerek. Ne dünyanın tasası, ne ölümün husası, Her bir dertten soyunup, anadan üryan gerek. Sadakati kalbine nakış nakış işleyip, Şekten, şüpheden ırak, daim hüsn-ü zan gerek. İster bahar ister yaz ya da keskin bir ayaz, Sevdanın sarayında, ol ‘taht’a sultan gerek. Güneş gibi, ay gibi, dört mevsim inşirahı, İçinde duymayana, cihanda zindan gerek. Deli eden hâl onda, hüküm veren kâl onda, Aşkın mecnunlarına zorlu imtihan gerek. Seven kuluna Hüda, cennetinde yer verir, Sevenlerin diline, cennetlik lisan gerek. Yayı alsa eline, oku salsa kalbine, Yâr okunu tatmaya, korkmayan bir can gerek. Canan ile yan yana, gayrısı öte yana, Bir sevdayı tartmaya, kâmil-i mizan gerek. Gönül gözüyle bakan, bu hâli ancak anlar, Nur’dan duru simaya, melekler hayran gerek. Derde derman ne ola? Âşık hoşnut derdinden, Şekva eden bahtsıza, yer ile yeksan gerek. “Us”lu olmak iş midir? Yeğ olan deli olmak, Bir Leyla’nın peşinde, akıldan noksan gerek. Hicranın acısıyla, gözyaşı dökmek ne ki? Sevda dolu gözlerde, yaş yerine kan gerek. Kalem ellerin olsun, kelâm dillerin olsun, Aşk acısı çekene, âşık-ı candan gerek. Her şey öyle âyan ki, derde izhar istenmez, Âşıkın sinesine, gonca-i handan gerek! YAŞAR ÖZKAN (Türkoğlu) Salihli 26 Mart 2018 |