yıkıkseverdim sokağın başındaki yıkık evi her geçişimde onarıp kırık dökük duvarlarını doldururdum içini kimi bir çekirdek aile olurdu bu penceresinden kedisiyle birlikte bakardı en küçük çocuğu kimi geleneksel bir aile aynı küçük çocuk balkonunda olurdu büyükannesiyle kimi yalnız ve melankolik bir adam sol elinin parmakları sararmış sigaradan yere bakardı hep sararmış tüllerin arkasından içindeki bir yere ya da izi kalmış derin bir yâre kimi de yalnız bir kadın kitap okurdu aynı pencerenin önünde saçı topluydu hep arada bir kaldırıp başını kitaptan göğe bakar ve yağmuru beklerdi dağıtmak için yağdı mı eser kalmazdı fıtratındaki hüznünden balkona koşardı hemen düşen her bir damla yıldızlı bir geceye dönüştürürdü dağıttığı saçlarını bir gün yağmurla birlikte sigarası elinde çıkageldi adam utangaçtı kadın durup uzun uzun bakamadım ertesi gün canım acıyarak baktım işçiler yerle bir ediyordu yıkık evi üzülme dediler az önce elele gittiler hulyaperest (yeditemmuz2024) |