AHVAL
Ahval *
Düstürudur gönlümün sevdaların ekmeli Fürüat neme gerek dar’ı dünya har almış Har’da yanmalı gönül elem ecir çekmeli Elem ecir çeksem ne her dem aklım yar almış... Benim için denanet ecir diye fesh’etmek Baldırana bal deyü efdal olan meth’etmek Feyz alıp geçmişimden dönüp dönüp feth’etmek Ben canım verem dedim benden ahuzar almış... Failisin ahvalin bülbül’le gül’ün hali Digergamlık nedir ki sende buldum kemali Seyrine doyulmayan fevkalade cemali Nasıl seyretmişim ki seyrimden nazar almış... 1210/2017-İ.ANİK Osmanlıca /Türkçe DÂR: Ev, yer, yurt. DEM: Zaman, an. DENÂNET: Alçaklık, zillet. DÜSTÛR: Kânun, kaide, kural, esas. DİĞERGÂM: Başkalarını düşünen, bencil olmayan. ECR: Yapılan bir iş karşılığında verilen ücret. EFDÂL: Daha faziletli, en faziletli. EKMEL: En mükemmel, eksiği olmayan, en olgun. FÂİL: 1. İşleyen, yapan. 2. Te’sirli, etkili. FESH: Bozma, bozulma, dağıtma, dağılma, yürürlükten kalkma. FEVKALÂDE: Âdetin üstünde, duyulmadık, görülmedik, olağanüstü. FEYZ: İlim, irfan. FÜRÛAT’: Ayrıntılar. |